14 Şubat 2011 Pazartesi

kendi kendine, kendi kendime


"engelli çocuklar özellikle de cp'liler kendi kendilerine asla oyun oynamazlar, onlarla sürekli ilgilenmek ve yapacak şeyler, yeni oyunlar bulmak zorundasın." Bu yorumu evimize bir aralar gelen çocuk gelişimci ablaya bir arkadaşı söylemişti. Abla bunun böyle olup olmadığını bana sorduğunda "evet" dedim şaşkınlıkla farkederek. Umut'u hiç yanlız bırakmadığımdan dolayı, kendi kendine bir oyun kurar mı diye de düşünmemiştim aslında. İşin gerçeği hiç bir oyuncakla ilgilenmediği, için o aralar buna da fazla takılmıyordum. Yalnız bırakıldığında ise parmağını ağzına sokup ısırarak yara yapıyordu.
Bu soru bana 2 sene önce soruldu. O zamanlar çocukların zaten nasıl tek başlarına oyun oynayabildiklerini bilmiyordum bile. Sonra yavaş yavaş dikkatimi çekmeye başladı, anneler ev işi yaparken, arkadaşları ile çay içerken, en azından gazetelerini okurken çocuklar kendi kurdukları dünyada oyuncakları ile veya resim yaparak veya çizgi film seyrederek vakit geçirebiliyorlardı. 
Biz hala tüm vaktimizi beraber geçiriyoruz. Beraber oynadığımız tüm oyunlarının dışında ben evde geçirdiğim kendime ait zamanları da Umutla paylaşıyorum. Bir arkadaşım geldiğinde onunla sohbet ederken bir taraftan umutu yürütüyor oluyorum. Çay içerken kucağıma alıp yudum yudum ona da içiriyorum. O bu arada bizim bütün sohbetimizi dinliyor ve söyleyebildiği kelimeleri tekrarlıyor. Ben gazete okurken yanımda oturup sayfaları çevirmeme yardım ediyor. Gazete bitince bir güzel yırtıyor. Televizyonda film seyrederken bir taraftan ona top atıyorum o da bana doğru ittiriyor. Ben yemek yerken yanımda oturtup bana oyuncak piyanosuyla müzik yapmasını istiyorum, bazen çatalı eline tutuşturup lokmaları onun tabaktan almasını sağlıyorum. Giyinirken yanımda olup yataktan destek alıp ayakta dengede durması için uğraşıyorum. Telefonda arkadaşlarımla konuşurken bile kucağımda hoplatıyorum.
 Zor gibi görünse de ben çok alıştım, bir taraftan da hoşuma gidiyor,  ama doğru olan bu mudur yoksa tek başına kalmalı ve etrafını keşfetmeli midir hala çok emin değilim.
Belki zamanı geldiğinde, belki o zamanın geldiğini anladığımda, belki artık kendisi istediğinde...

3 yorum:

  1. Dokuz yasinda ve cagimizin ölcülerine göre son derece "normal" olan kizim da tek basina oynayamiyor (Dün psikolog olan komsumla normal nedir diye konustuk da, eski Yunan'daki normalle su andakinin cok farkli oldugunu, gelecekte de muhtemelen simdikinden cok daha degisik olacagini söyledi). Arkadaslariyla birlikteyse ne ala ya da okuldaysa... son derece mutlu ve uyumlu. Yalnizsa kiyamet kopuyor, ya benimle ve babasiyla "Make and Break", "Monopoly" gibi oyunlar oynuyor ya da bizi igneleyip kavga cikartmanin yollarini ariyor. O da yalniz olamiyor yani. Bazi sabahlar kizim okuldan gelene kadar Down Sendromlu cocuk ve genclerin devam ettigi okulda gönüllü olarak calisiyorum. Bazen zorluk dolu ama genelde mutlu, güleryüzlü, biraz daha yavas, naif, sakin ve mutlu bir dünya bu. Esim "burada mutlu olduguna sasirmiyorum, sen bu akvaryumun baligisin" diyor :) Yazilarinizdan yayilan mutluluk ve sevgiyi algilamamak mümkün degil, siz "anne" kelimesinin tam karsiligisiniz. Inanin bazen sizin bu sakin mutlulugunuza imreniyorum, özellikle de Umut'un gülen yüzünü görünce, oldukca yakisikli bir yüz de bu üstelik. Mutluluk ne basit bir sey degil mi aslinda, gülen bir cocuk yüzü...

    YanıtlaSil
  2. aynen tarif ettiğiniz gibi. Gülen bir çocuk yüzü...
    Mecidiyeköyde bir okul vardı zamanında bizim de anasınıfına devam ettiğimiz. Down sendromlu çocuklar eğitim alırdı. Bahçede bazen onları seyrederdim ben de. Çok hoşuma giderdi.
    Kendinize muhteşem bir iş bulmuşsunuz. Keşke herkes sizin kadar duyarlı olabilse.
    Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  3. Sanki bizi anlatmıssınız .O kadar benziyoruz ki bizler birbirimize, gecen sene arkadasımın 1 yasında ki cocugu kayra nın oyuncagını alıp kurcalamaya basladıgında şok olmuştum , oysa biz o oyuncakla oynamayı haftalarca süren bir çalışmayla öğrenmiştik..Kayra ile o kadar bütünlemişiz ki bizim normalimiz Kayra olmus farkına varmadan diğer cocuklar ekstreme olmuslar..
    Ama her seye ragmen onları mutlu etmek ve o gülen gözlerini görmek dünyanın en güzel şeyi olsa gerek..

    YanıtlaSil