1 Şubat 2011 Salı

özek'in muayenehanesi

Biz bu muayenehaneyi kendi evimiz gibi biliyoruz. İlk geldiğimde hamileydim. Şaşkındım, üzgündüm. Bilmediğim bir yola çıkıyordum ve burası da kapısıydı.

6 sene içerisinde sayısını unuttuğum kadar çok geldim buraya. İçerinin kalabalığı hep korkuttu beni. Anadolu’dan gelenler, gece otobüsü ile geri dönecek olanlar, başları pansumanlı çocuklar, endişeden çocuklarına sımsıkı sarılmış anneler, volta atan babalar.
insanlar birbirine zar zor gülümser, öylesine bir iki cümle paylaşır, saatelerce sıranın kendilerine gelmesini bekler. Önlerinde hep zorlu ameliyatlar vardır bu insanların, yürüyecekleri upuzun yollar vardır.
Bu koltuklarda otururken Umutu kucağımda uyuttuğum, MR elimde korkudan titreyerek beklediğim, eşime sarılıp ağlamamaya çalıştığım çok oldu. Sekreter hanım iyi bilir bizi, doktorun şöförüyse neredeyse aileden biri.
Bu seferki farklıydı. Ben mi rahattım, herkes bana rahat mı göründü tam bilmiyorum. Umut yerinde durmadı, odadan odaya yürüdük beraber. Oyuncaklı odaya girdik, dergileri karıştırdık, hatta mutfakta oturup simit peynir yedik. Oğlan çay içti, yanından geçenleri gıdıkladı.
Güldük bu sefer, hem de çok.
Sanki aynı yer değildi, başkaydı.

Sanırım uzun yola alışmışım, darısı yeni başlayanların başına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder