22 Şubat 2011 Salı

kılık kıyafet


Etrafıma bakıyorum, yollarda, rehabilitasyon merkezlerinde, seyrettiğim filmlerde engellilerin kılık kıyafetlerini inceliyorum. Yargılamak için değil nasılını anlamak için bakıyorum. Benim işim bu, hayatımı kıyafet çizerek kazanıyorum.

Engelli çocuklardaki anne özenini görmemek mümkün değil. Kıyafetler her zaman temiz, saçlar her zaman taralı, renkler her zaman uyumlu, Ayakkabılar çamursuz, gözlükler pırıl pırıl. Aynı Umut gibi. Aynı tüm engelliler gibi.
Ama benim bu görüntüyle bir derdim var. Bu imaj bebekken ve çocukken kaldırılabilir ama ergen ve gençken mümkün değil.
Annenin kendine hakim olması gerekli çocuk artık büyüdüğünde saçlarını yana yatırmamak için, kazağını i kotunun içine sokmamak için, manşetlerine kadar iliklemeyip kollarını kıvırmasına izin vermek için, yakanın son düğmesini iliklememek için.
Belki saçını uzatmak isteyecek, belki boyatmak belki yırtık kot giymek, belki kocaman bol t-shirtlerle gezmek. Neden olmasın, ne farkı var ki diğerlerinden? Ben de istedim gençken, neden Umut istemesin?
Tanıdığım iki kişi benim bu konuda ayılmama sebep oldu.
İlki bir cafe de karşılaştığım saçlarını rengarenk boyatmış, kollarına yalancı dövmeler yapmış, yırtık kotuyla gezen down sendoromlu bir punk ergendi. Hayranlıkla elimi uzattığımı hatırlıyorum tanışmak için.
İkincisi de yakasını iliklemesini söylediğimde “olmaz o zaman özürlü gibi görünürüm” diyen arkadaşım. Arkadaşımın ağzına bir tane patlatmadım ama cevabını yapıştırdım.
Yine de engelli gibi görünmekte bir sakınca yok, hem de hiç yok. Ama engellinin büyüyen yaşının, değişen ihtiyaçlarının, güzel, yakışıklı , cool görünme arzusunun hiçe sayılmasında dert var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder