tag:blogger.com,1999:blog-23197198109655991572024-03-19T05:55:32.437+03:00pardon, bakar mısınız?a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.comBlogger383125tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-84398191363586159762013-03-14T16:22:00.002+02:002013-03-14T16:22:42.892+02:00perşembe anneleri<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF_gAQbK1IiyG4ZjaSdT-TXsFzNa0yYjBb08e9Hd83GcZ3UePyWoH_2Cz1kU8X6O4KyYOW_baDT8bIa1wjhYchtm-Vg_AMcsQ_whtFMbFopCERMPf11KxDFNL2_hA2iPoisnsC1zi-QQ/s1600/17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" psa="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF_gAQbK1IiyG4ZjaSdT-TXsFzNa0yYjBb08e9Hd83GcZ3UePyWoH_2Cz1kU8X6O4KyYOW_baDT8bIa1wjhYchtm-Vg_AMcsQ_whtFMbFopCERMPf11KxDFNL2_hA2iPoisnsC1zi-QQ/s400/17.jpg" width="393" /></a></div>
<a href="http://www.aylinanne.com/">www.aylinanne.com</a> da yeni bir ropörtaj yayınlanacak. Güzel bir konu başlığı açmış Aylin Hanım. Perşembe anneleri. Ben de onlardan biri olacağım bu perşembelerin birinde ...<br />
<br />
<br />
Sizi tanıyabilir miyiz? <br />
<br />
<br />
Günün ne getireceğini hep merak eden, her şeye hala şaşırabilen, insanların hikayelerini dinlemeyi ve yazmayı seven, hayal kuran, çok konuşan, çok gülen, çalışan bir anneyim. Tasarımcıyım. Mesleğimin ve engelli çocuk annesi olmanın getirdiği farklı bir bakış açısına sahibim. Günü güzel ve neşeli geçirebilmek, ileriye dair plan program yapmamaya çalışmakla uğraşıyorum. Çünkü öğrendim ki plan program yapmak hiçbir şeyi garantilemiyor. Boşuna sıkıntı yaratıyor ve gerçekleşmezse de hayal kırıklığı. <br />
<br />
<br />
<br />
Nasıl bir hamilelikti? Beklentileriniz nelerdi?<br />
<br />
Çocuk sahibi olmayı çok istiyordum. 30 yaşında hamile kaldım, hep bir oğlum olsun istedim. Yaşamı onunla paylaşmak, hayatıma bir ışık getirmesi ve mutlu bir birey yetiştirebilmekten başka bir beklentim yoktu. Normal bir hamilelikti, taa ki son haftama kadar. Son kontrolümde bebeğin beyninde bir kitle olduğunu fark ettiler. Tüm kontrollere girmeme rağmen geç fark edildi, ama benim için fark etmeyecekti. <br />
<br />
<br />
<br />
Doğum hikayenizi dinlemek isteriz, eğer uygun görürseniz yine. <br />
<br />
Kitle tespit edildikten sonra, hemen sezeryene alındım. Doğum gerçekleşti, o anlarda bile moralimi bozmamaya çalıtım. Ayılır ayılmaz bebeği sormuşum, “iyi mi?” diye, iyi dediler, ağladı, merak etme. İlk gördüğüm an, kucağıma verişleri, üzerine giydirdikleri tulum, şapka hiç gözümün önünden gitmiyor. Baktım, ne kadar tatlı ne kadar güzel geldi, kafası, saçları, teni, pembecik, ağzı burnu ne kadar düzgün dedim içimden. Çok ama çok sevindim. Emmesinde, yutmasında hiçbir problem olmamasının ne kadar önemli olduğunu o zaman bilmiyordum, sonra öğrendim. 6 gün kaldık hastanede sonra eve çıkıyoruz dediler, ama başka bir hastaneye götürüldük. Meğer hemen ameliyata alınacakmış. Eşim beni ilk ve son kez orada kandırdı. Kendimi hazırlamamıştım, eve gidiyoruz zannetmiştim. 6 günlük bebeği ameliyathane kapısında teslim ettiğimde ve bana imza attırmaya çalıştıklarında kontrolümü kaybettim. İlk kez ağladım hem de çok. Bu andan itibaren ne eşim ne de doktorlar bana açıklama yapmadan, önceden haber vermeden hiç bir şey yapamayacaklarını anladılar. 6 günlük anne bile olsanız bir anda panter kesilebiliyorsunuz. Ameliyat 10 saat sürdü. Düşündüm, düşündüm ve bundan sonrasının çok zor ve uzun geçeceğine, kendime iyi bakıp bebeği emzirmem gerektiğine, yapabileceğimin en iyini yapmaya karar verdim. 1 hafta Yoğun bakımın kapısında sandalyede oturdum. 2 saatte bir içeri girip emzirdim. Resimleri var o zamanın. Üzerimde önlük, eldiven, kucağımda başı sargılı Umut, yüzümde kocaman bir “her şey iyi olacak” gülümsemesi. Çok inat ettim, çok fısıldadım Umut’un kulağına her şey iyi olacak ve biz çok mutlu bir aile olacağız diye. Umutta çok inandı bana, hiç üzmedi, hep direndi, dayandı, savaştı, hep gülümsedi hayata. <br />
<br />
<br />
<br />
Anne olmadan önce anneliği neye benzetirdiniz? Anne olunca neler düşündünüz? Benden bir tane daha olacak ama bana benzemeyecek diye düşünürdüm. Kendimden çok daha fazla seveceğim, herkesin her şeyin önüne geçecek bir varlığa sahip olma fikri beni heyecanlandırıyordu. Anne olunca bu kadar çok endişeleneceğimi ve korkacağımı hiç düşünmemiştim. Çok ama çok büyük bir sorumlulukmuş meğer. Annelik meğer bir yetememe haliymiş, büyük bir yumruk oturmasıymış kalbe. Sevmek ama acıtırcasına sevmek, bu kadar büyük duygu seli beklemediğim bir şeydi. Anne olduktan sonra anneliği çok hafife aldığımı anladım. Ne yapsanız eksik kalıyor duygusuyla baş etmeye çalışmakmış meğer. Kendini yetersiz bulma, en iyisi için çabalama, çırpınma ve kendinden geçme deliliğiymiş. İlk seneler böyle geçiyor sonra belki de hormonların oturmasından kaynaklı insan rahatlıyor. Bu benim çocuğumun engelli olmasından kaynaklı diye düşünmüyorum, çevremdeki yeni annelerin hepsinde bunu gözlüyorum.<br />
<br />
<br />
<br />
Umut' un hikayesi nasıl başladı ve sizi nerelere götürdü? Tanısı neydi?<br />
<br />
Umutun beyninden 6 günlükken çıkartılan kitlenin kötü huylu bir tümör olduğu ortaya çıkınca bizim yolumuz çziildi. 1,5 sene çok yoğun süren bir kemoterapi zamanı başladı. Tüm süreç hastanede geçti. 28 günlüktü ilk kemoterapisini aldığında. İlk 2 haftayı küvözde yeni doğan bölümünde geçirdi. Baktım olacak gibi değil, beni de yatırın dedim, daha büyük çocukların kanser tedavisi gördüğü serviste bebeğimle beraber olmak istedim. Sanırım aldığım en doğru kararlardan biriydi. Kucağıma aldım ve bir daha bırakmadım, tüm ilaçlarını kucağımda aldı, 5 ay boyunca emzirdim. 5 ayrı anne ve 5 ayrı hasta çocukla odamızı paylaştık. Yatağımızı ve mini konidinimizi evimiz yaptık, rengarenk çarşaflar, oyuncaklarla süsledik. İlk defa 10 aylıkken o yatakta gülümsedi bana. <br />
<br />
Engelli olup olmayacağı o zamanlarda konuşulan bir konu değildi. Savaşımız çok başka bir şey içindi, hayatta kalmak. Eşim, annem, arkadaşlarım hep yanımdaydı. Yorgunluktan düşüp bayılacak gibi olduğumda onlar koştular. Çok sonra kemoterapi bitti, epilepsi krizleri kontrol altına alındıktan sonra “engelli olduğu” tanısının da “cerebral palsy “ olduğunu açıklandı doktorlarca. Tepkimiz ne oldu biliyor musunuz? Umursamazlık. Biz kocaman bir savaşı yenmiştik, artık evimizdeydik, yüzümüz gülüyordu, çevremiz bizi seven insanlarla doluydu. Engelli olma durumu bir varoluş biçimiydi, başka bir şey değil. Buna göre bir hayat yaşayacağımız , uzun terapiler geçireceğimiz kesindi ama altından kalkılamayacak bir şey değildi bizim için. Umut’un engeli bizim yaşam biçimimiz oldu. Evimizi değiştirdik öncelikle. Daha sosyal olacağımız bir siteye taşındık. Herkesle tanıştık, tatillere çıktık, onu asla hiçbir şeyden yoksun bırakmak istemedik. Hastanedeyken en büyük hayalim çocuğumla parka gidebilmekti, 2 sene önce Kaçkarlara çıkarttık Umut’u <br />
<br />
<br />
<br />
Özel eğitim ve rehabilitasyon desteği alıyor mu? <br />
<br />
Evet, kemoterapi tedavimiz bittiğinden beri fizik tedavi görüyor, kaba motorlarda problem var hala. Farklı yönlerde ilerleme gösteriyor, sırayla gitmiyor. Desteksiz oturma ve emekleme yok mesela ama kollarının altından desteklenince adım atıp ilerliyor. Hiç mantıklı değil, ama Umut mantıktan oluşmuyor zaten, başka bir şey o.<br />
<br />
İki sebe önce hayatımızda bir değişiklik oldu. Bir okul açıkdığını duyduk, sadece cerebral palsi li çocuklar için. Çok çekinerek başvurdum açıkçası. Hep aklımda öz bakımı var, bu çocuğun altını kim temizler, yemeğini ben bile zor yediriyorum başkası nasıl yedirir, kim anlar ne dediğini, kim ilgilenir? Okul müdürü beni ikna etti, iyi ki de etti, meğer Umut çoktan hazırmış okula gitmeye. Meğer ben onu bebek zannederken o çoktan büyümüş. Bir çiçek gibi açtı Umut okulda. Çocukların arasında duramazdı, ani seslerden ürkerdi, önce başkası harekete geçsin onunla ilgilensin isterdi, şimdi bambaşka, kendine güveni geldi. Çok seviyor okulu. Tüm gün devam ediyor, şimdi birinci sınıfta. Sınıf arkadaşlarının çocğundan fiziksel olarak geri ama bir şekilde kendini ifade ediyor, uyum sağlamak ve programı takip etmek açısından en gayretlilerinden biri.<br />
<br />
<br />
<br />
Varolan uygulamalar hakkında ne düşünmektesiniz?<br />
<br />
Var olan uygulamalar o kadar az ve yetersiz ki. Konunun uzmanı çok az insan var. Doğru yeri bulmak çok zor. Konuşulan paylaşılan bir alan değil bu. Çok araştırmak sormak gerekiyor. İşin kötüsü sömürüyede çok açık. İnsanın en zayıf noktası evladı, bunu kullanıp para kazanan çok kişi ve kurum var. Kimse taşın altına elini koymak istemiyor, tüm sorumluluk aileye bırakılmış durumda. Buna doktorları ve devleti de katıyorum. Çocuk iyiye de gitse kötüye de gitse aile yüzünden. Çünkü çok yalnızız. Kimse var olduğumzun farkında bile olmak istemiyor. Yapılan her şey “miş” gibi. Engellilere önem veriyor”muş” gibi. Karanlık bir tablo çiziyorum belki ama maalesef durum bu. Yol yok, kaldırım yok, tedavi merkezi yok, alet yok, edevat yok. Yok oğlu yok. Bugün çocuğunuzun ayakta durabilmesi için bir alet almaya kalksanız binlerce dolardan bahsetmeniz gerek. Bu ülkede milyonlarca engelli var. akıl alacak gibi değil.<br />
<br />
<br />
<br />
Elinizden gelse, özel eğitim ve rehabilitasyon alanında neleri değiştirmek ve geliştirmek isterdiniz? <br />
<br />
Farkındalığı geliştirmek isterdim öncelikle. Bu çocukların hepsini sokağa çıkartmak ve toplum bilincini geliştirmek. Kendimize ve halimize acıyan, üzülen anne babalar olmaktan çıkmak, hakkımızı aramak isterdim. Hakkımız olan eğitimi verecek kurumlar, ailelerin borç paralarla okuttuğu değil, devletin veya kuruluşların burslarıyla eğitilen çocuklar, yüzme havuzları, oyun merkezleri, kurmak isterdim. Ve asıl biz engelli ailelerini en rahatsız eden “benden sonra ne olacak?” sorusunun cevabını verecek merkezler inşa etmeyi dilerdim. Engelliler için yaşam merkezleri, vs, bir sürü hayalim var, anlat anlat bitmez<br />
<br />
<br />
<br />
Sizi en iyi anlayanlar kimler oldu, bu güne değin?<br />
<br />
Benim yanımda yürümeye gönüllü olanlar beni en iyi anlayanlar oldu. Şu an devam ettiği okulda bana çocuğumun bir dönem sonunda hedeflenen becerilerini bana anlattıklarında çok şaşırmıştım mesela. Biz bu görevi aldık ve yapacağız demişlerdi, bunu siz başarmalısınız değil, biz başaracağız demişlerdi ilk defa. Çok sevinmiştim. Kemoterapisini planlayan doktorları da aile dostlarımız oldular işin sonunda. Hedefimiz aynıydı ve güzel bir ekip oluşturduk. <br />
<br />
<br />
<br />
Eşiniz için neler söylemek istersiniz? <br />
<br />
Eşimle biz Umut için beraber olmuşuz diye düşünyorum. Çok iyi bir ekibiz, müdürümüz de Umut. Eşim Umut doğduğundan beri full time baba olarak çalışıyor. Onu okula, doktora, havuza, parka hep o götürüp getiriyor. Baba oğul çok iyi anlaşıyorlar. En büyük tutkuları arabalar ve rock müzik. Tüm sorumluluğu üstleniyor, günü çok güzel tamamlayabiliyorlar beraber<br />
<br />
<br />
<br />
Sizinle aynı şeyleri yaşayan ailelerle bir araya gelip sohbet ediyor musunuz? Öyleyse, faydasını gördünüz mü?<br />
<br />
Evet, facebook sağolsun bir çok gruba üyeyim. Buradan yakın durumda nelerle sohbet ediyorum, fikir alışverişi dışında kullandığımız aletleri de paylaşıyoruz. İhtiyacı kalmayan bir başkasına önerebiliyor. Yeni bir sistem, tedavi yöntemi, bir yürüteç konuşabiliyoruz.<br />
<br />
<br />
<br />
En büyük "umudunuz" nedir? <br />
<br />
Kapıyı açıyorum, Umut odasında bilgisayar başında. Kulağında kulaklık arkadaşıyla konuşuyor, ekrandan okuduğu bir etkinlik var. randevulaşıyorlar. Yanağından öpüp, kahvemi koymaya mutfağa gidiyorum, tekerlekli sandalyesiyle peşimden geliyor, “çıkıcam birazdan” diyor, Ahmetle konsere gideceğiz, geç kalmam merak etme” “peki” diyorum, “yeni aldığım kotunu giy, dolabında” içerden köpeği havlamaya başlıyor, gideceğini anladı.<br />
<br />
Arabayı o kullanacak, gidip Ahmeti alacak evinden, aracı özel, onun için tasarlanmış, gerekirse walkerı var arabanın içinde. Biliyorum çok eğlenecek, çok geçe kalmadan da dönecek. Bir kız var uzaktan uzağa kesiştikleri biliyorum, anlatmıştı, belki O’nuda görecek. <br />
<br />
O kadar özgüveni var ki kızın önünde sendelese bile gülüp geçecek, umursamayacak. <br />
<br />
Biz de eşimle oturup O’nu bekleyeceğiz, merak ettiğimizi çaktırmamaya çalışarak, kendimizi seyrettiğimiz filme kaptırdığımızı göstermeye çalışarak bekleyeceğiz.<br />
<br />
İşte hayalim, mutlu, öz güvenli, kendine ait bir hayatı olan Umut!<br />
<br />
</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-742763032532736772012-12-27T11:16:00.002+02:002012-12-27T11:16:42.705+02:00sus<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnOWre2Xh4GvFrglpuewKiUYZFDqCOHfq_FIJ9eqJOuUPmHOOuKgMYmsVqBFEo4eYuzfaIF-IB0gG61c0NTItouFzDCw3EiNtXHQy0_1krUnQrZpOsEkZQeogOQ5Q10QOmdHjIsR_J2g/s1600/sam+jinks.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" eea="true" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnOWre2Xh4GvFrglpuewKiUYZFDqCOHfq_FIJ9eqJOuUPmHOOuKgMYmsVqBFEo4eYuzfaIF-IB0gG61c0NTItouFzDCw3EiNtXHQy0_1krUnQrZpOsEkZQeogOQ5Q10QOmdHjIsR_J2g/s400/sam+jinks.jpg" width="300" /></a></div>
<br />Umut ritm tutuyor, sevdiği müzikler çaldığında neşelenip çığlık atıyor, kafasını ve kollarını öyle doğru yerlerde sallıyor ki şaşıp kalıyoruz. <br />
Yine böyle yüksek sesli müzik dinlediğimiz günlerin birinde babanın gözünden bir damla yaş aktı. "ahhh" dedi "ahh keşke...." <br />
"sus" dedim "tamam anladık, keşkesi yok bu işin, olay budur" "keşke böyle olmasaydı daha mı iyi olacaktı bilmiyoruz, o zaman başka bir şeye daha keşke deyip demeyeceğimizi de bilmiyoruz, o yüzden sus!"<br />
Biz susuyoruz, oğlan coşuyor, müziğin sesini biraz daha açıyoruz...</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-28927510757423553282012-12-27T11:09:00.000+02:002012-12-27T11:09:12.504+02:00mektup<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzcpfJU_kImzQ-eXRo9jS2Lxq8Sli6p4-1ZvA6DhL2n1ajYlN71daxRIbulj0XqbNMKDrggFSfKY33M65tmLP4la7Lhacq6s7j9sqaKXG6qPW3ysabgRM7fTsfTwcWUcsqGFDQTqhYnQ/s1600/16.bmp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" eea="true" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzcpfJU_kImzQ-eXRo9jS2Lxq8Sli6p4-1ZvA6DhL2n1ajYlN71daxRIbulj0XqbNMKDrggFSfKY33M65tmLP4la7Lhacq6s7j9sqaKXG6qPW3ysabgRM7fTsfTwcWUcsqGFDQTqhYnQ/s400/16.bmp" width="400" /></a></div>
fazla söze gerek yok, hayranlıkla izlediğim Şafak Pavey anlatmış zaten.. Umarım kuma yazılmış bir yazı gibi yok olup gitmez...<br />
<br />
<br />
CHP Milletvekili Pavey’in Erdoğan’a mektubu...<br />
<br />
<br />
"Sayın Başbakan,<br />
Engelli biri olarak ayakta kalmak için diğerlerinden iki kat enerji harcamaya, toplumda bir yük gibi algılanmamak için güçlüklerimi hiç yansıtmamaya çalışan biri olarak, obur bir hevesle sürdürülen aşağılamalara, hükümetin ve özellikle maliye bakanlığının büyük küresel mücadelelerle edinilmiş ve ülkemizde de (yetersiz bile olsa) yasalarla tanımlanmış engelli haklarının, kurnaz yönetmeliklerle geri almasına bile alıştım. Hatta defalarca makamınıza başvurmuş olmama rağmen, meclisin erkeklerle aynı tuvaleti kullanmaya devam eden tek engelli kadın milletvekili unvanını taşımaya bile teslim oldum. Utanca dair temel ilkelerimizin hayli farklı olduğunu bilenlerdenim. Ancak bazı değiştirilemez utanç sahaları vardır ki, bunlar sizlerin ve bizlerin başını ortak olarak yere eğecek kadar hicap yüklüdür.<br />
Utanç veren tweet<br />
En utanç vereni ile, engellilere karşı yazısız bir yasa kadar köklü yerleşmiş olan önyargı ve nefretin resmi olanıyla bir tweet üstünden karşılaştım;<br />
Malatya AKP Gençlik Kolları MYK üyesi Melik Birgin bana şu tweeti gönderdi: “Allah bir bacağını almış, hala küfürden uyanmazsın, nedir bu inatçılık!”<br />
Hayatımda hiç görmediğim birinin, küfür uykusuna devam ettiğimi söyleyebilecek cüreti bulabilmesi, muhtemelen bunu söylemiş olmasından kazandığı sosyal itibardır. Kendisine ancak bu sosyal destek; hayali ilahi günahları bedensel cezayla tehdit edebilmenin kibrini verebilir. Bu arada şükür ki, bu düşkün itibarı paylaşmıyoruz.<br />
Midemi bulandıran, sözlerden tüten ağır nefret kokusu değil. Beni ürküten nefretle yaşayanların, kendi yaptıklarının doğru olduklarına inanmaları… Onaylamasam da bunu bile anlayabilirim. Bizim gibi, çatışmaları ideolojilerden yürüyen toplumlarda yerleşik nefret algısının birbirini kabule dönüşmesi uzun çağlar alabilir.<br />
Ancak burada sorun; tweeti gönderen ayrımcı fanatiğin partiniz yöneticilerinden biri olması. Ve nefretini yüz binlerce kişi okumasına rağmen resmi görevine devam edebiliyor olması…<br />
Ülkemin bütün engellileri adına<br />
İktidarınızda bütün sisteminizi rövanş üstüne kurdunuz. Vaktiyle kin çetelesi tuttuklarınızın yanında, hak ve adalet savunucusu olarak duranların hiç telaffuz edilmiyor olması, bende ahlak yozlaşması ve güç tapınmasını dönüştürmeye değil, makamların el değiştirmesiyle ilgili olduğunuz zannı uyandırıyor.<br />
İslam’a karşı nefret suçu için BM ye başvuracağınızı açıklamalarınızdan öğrendim. Ancak partinizin yerel bir üyesinin küstah tweetine karşı bir uygulama yapmazsanız, insanlığa karşı işlenmiş suçlardaki en güçsüz ve en sessiz çoğunluğa karşı ahlaki borcunuzu yerine getirmeyip, sadece sempati bağlarınız olan nefret suçu mağdurlarına karşı hassasiyet gösterdiğinizi düşüneceğim.<br />
Sizden ricam şahsımda kimlik olarak temsil edilen ülkemin bütün engellileri adına AKP Malatya Gençlik Kolları MYK üyesi ayrımcı fanatiği görevinden, tam da bu nedenle almanız… Belki bunu yaparsanız nefret suçlarına karşı tavizsiz bir samimiyet başlangıcını seçmeninize gösterebilir ve bundan sonra partinizde bu tür yaklaşımlarda bulunanlara karşı insanlığın ortak değerleri konusundaki yaklaşımınızı sunmuş olursunuz.<br />
İnsanlığa ödenmesi gereken borç<br />
Bunu sizden milletvekili olarak değil: hayatı boyunca baş örtülü kızların eğitim hakkını, inanç özgürlüğü hakkını, şahsınızın siyaset yapma hakkını, 28 Şubat döneminin bütün haksızlıklarına şimdi değil, tam o sırada çevrenizde bugünkü dalkavuklarınız yokken açıkça ve bütün riskleri ile karşı çıkmış insan hakları savuncusu bir seküler olarak istiyorum.<br />
Vaktiyle siyasi hayatınıza karşı yürütülen kampanyada sizden ikbal ve imtiyaz beklemeden, ikbal ve imtiyaz ihtimallerini (ne yazık ki ülkemizde pek alışkın olunmayan biçimde) reddeden biri olarak istiyorum.<br />
Bunun bana değil, insanlığa ödenmesi gereken bir borç olduğunu düşünüyorum.<br />
<br />
Şafak Pavey, CHP İstanbul Milletvekili"<br />
<br />
</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-63973499151627480942012-12-12T14:52:00.001+02:002012-12-12T14:52:08.465+02:00umut daire çiziyor<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dy4Hb1c0jZrughPPfXxA1aGlkkyXBZJlMbmNszmS_5CvFKcRlPXdfrdmFiOAKD1iQglWE5LGD9tRk3OXajjkw' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div>
:)</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-25014104052248513432012-12-12T14:47:00.001+02:002012-12-12T14:47:04.916+02:00ve Monet'i gören Umut gaza gelir ...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf2B6fHxmdbsp4SnmVBvrxTj-hqJpBwFE7Ump_reHsd50OsJLv8fPxP7wotm2yJOPvrtFuSROmZHx-SnyqWuUfFJIUZB5twOsTcmljn29Tg63ERLmhqHiMkBWwhsAeKpukWPxIW8YRVA/s1600/30.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img bea="true" border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf2B6fHxmdbsp4SnmVBvrxTj-hqJpBwFE7Ump_reHsd50OsJLv8fPxP7wotm2yJOPvrtFuSROmZHx-SnyqWuUfFJIUZB5twOsTcmljn29Tg63ERLmhqHiMkBWwhsAeKpukWPxIW8YRVA/s400/30.JPG" width="400" /></a></div>
</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-91354104640618341922012-12-12T09:49:00.001+02:002012-12-12T09:49:06.417+02:00düş bahçeleri<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqVl4G5f2_KMdtKivO8zLipsLAn18M5LUjCOzdPHxtU-gaBVXMFaax5QPo1dfDJGq_8v0B5kLHFoZ3VHnxk4NkgOg2AfVDcAn6JEaYf7gfCjUE5BKNgXbcsX69uxpPdF_eeKRXZhLUAw/s1600/ssmmonetbanner-550px-170px-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img bea="true" border="0" height="121" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqVl4G5f2_KMdtKivO8zLipsLAn18M5LUjCOzdPHxtU-gaBVXMFaax5QPo1dfDJGq_8v0B5kLHFoZ3VHnxk4NkgOg2AfVDcAn6JEaYf7gfCjUE5BKNgXbcsX69uxpPdF_eeKRXZhLUAw/s400/ssmmonetbanner-550px-170px-1.jpg" width="400" /></a></div>
bir varmış bir yokmuş, çok evvel olmayan zamanın birinde Monet isimli bir ressam, bu ressamın da çok güzel bir bahçesi varmış. O kadar büyükmüş ki bu bahçe, ressam neredeyse ömrü boyunca bu bahçeyi çiz çiz bitirememiş. Nilüferleri, salkım söğütleri, köprüleri ayrı ayrı ışıklarda resmetmiş, birbirinden değerli tablolar ortaya çıkarmış. <br />
Aradan seneler seneler geçmiş, bu tabloların olduğu bir sergi taaa İstanbul'a gelmiş.<br />
Umut bugün okuluyla beraber bu sergiye gidiyor. Biz zamanlar içinde CPli bir çocuğun yaşadığı, atlı köşke... Metin Sabancı adını verdiği okulun öğrencileriyle eski evinde buluşsa keşke... Monet'nin düş bahçelerinde, morlar, yeşiller arasında gezseler beraber, ne güzel ...</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-12662223630892644542012-12-08T22:42:00.002+02:002012-12-08T22:42:32.611+02:00Aslı Dinçman'dan mail<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCWhtUpRPWqTF6xgo1gttUKnB-RS1QmH9AyWLHybWlJaaI568oW1ntbczTA-_-CYW1MjCu_wuw4lnT8PAZim0JoTxla9H0C-ehysHI2TFGZZpmPU6PawgrDhqIVdBaVbFsz3H6tqjkUg/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="386" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCWhtUpRPWqTF6xgo1gttUKnB-RS1QmH9AyWLHybWlJaaI568oW1ntbczTA-_-CYW1MjCu_wuw4lnT8PAZim0JoTxla9H0C-ehysHI2TFGZZpmPU6PawgrDhqIVdBaVbFsz3H6tqjkUg/s400/2.jpg" width="400" /></a></div>
Aslı Dinçman'dan mail geldi bugün. Paylaşmadan edemedim.<br />
Blogda daha önce bahsettiğim, hatta yazılarını yayınladığım biri Aslı Dinçman. Hayatın bize sunduğu mucizelerden biri...<br />
"pes" dedirtecek pişkinlikte biri tarafından huzuru kaçmış, neşesi bölünmüş. Çok basit gibi görünen ama aslında çok önemli olan bir olay bu. Bir engellinin, bir insanın yaşama, sosyalleşme hakkına saldırı.<br />
işte hikayesi<br />
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">Bir engelli nasıl ENGELLENİR?<u></u><u></u></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span><u></u></span><span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">Geçenlerde dayımla Hatay caddesinde kahve içelim diye çıkmıştık.</span></span><span style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">Bu olayı dayım hikâye etmişti:</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><a href="http://blog.milliyet.com.tr/serebral-palsi-li-yegenim-asli-ile-hatay-da-soyle-bir-gezelim-dedik/Blog/?BlogNo=390739" style="color: #1155cc;" target="_blank"><span style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">http://blog.milliyet.com.tr/<wbr></wbr>serebral-palsi-li-yegenim-<wbr></wbr>asli-ile-hatay-da-soyle-bir-<wbr></wbr>gezelim-dedik/Blog/?BlogNo=<wbr></wbr>390739</span></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">O heyula gibi araç kafamda bir şekilde yer etmiş. Aradan birkaç gün geçti… Annemle bir sabah acilen dışarıya çıkmak için engelli park yerindeki arabamızın yanına geldiğimizde bir aracın çıkmamızı engelleyecek şekilde park ettiğini gördük. Bir de ne göreyim, dayımla beni kaldırımda sıkıştıran araç değil mi? Bu kadar tesadüf anca bizim ülkemizde olur dedim.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">Aracımızı çıkaramadığımız için annem beni gideceğimiz yere taksiyle götürdü. Bu arada trafiği aramıştık. Biz yokken gelmişler, araç sahibi her nasılsa araç sileceğine telefon numarasını bırakmış, polisler arayıp çağırmışlar. “Engelli aracı engellediniz ( ! )” demişler.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">Eve döndüğümüzde heyula araç ortada yoktu, fakat bizim arabanın sileceğine bir not iliştirilmişti. Not aynen şöyleydi:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><em style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">“Park yeri var da, bizler mi duyarsızız? Polisi arayacağınıza bütün bilgiler arabanın önünde mevcut. Tel açmanız bir dakikayı bulmaz, herkes bu ülkede bencil olmamalı, şikâyet kötü bir davranıştır.”</span></em></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">Anneme dayımı arattım: “Bizim kaldırımların efendisi bugün yine görev başındaydı dayıcım.” diyerek kısaca olayı özetledim. Dayım, acı acı güldü, ardından birkaç kelime söyledi. Duymazlıktan geldim…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">Bir deyim vardır: Hem suçlu hem güçlü. Bu da o hesap…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><u></u><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="font-family: Calibri; font-size: 14pt;">Aslı Dinçman</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-size: 14pt;"><span style="font-family: Calibri;">08.12.2012</span></span></div>
</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-83662194013016621662012-12-07T15:03:00.001+02:002012-12-07T15:03:04.548+02:00selam<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRREj4ar62xGIA9CN9hNfwHG7A-AMqPIlEzTGnex1s1TNiIjI5Qq-MY8XxaPDAnFEGQex5F_ZVANNhzA6Cjx6T3SXA7mdbEVk5pSuQ1ZBumPa1i38W7_5x0Icc6AoB0TYhTP7Sr0wCjA/s1600/22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" nea="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRREj4ar62xGIA9CN9hNfwHG7A-AMqPIlEzTGnex1s1TNiIjI5Qq-MY8XxaPDAnFEGQex5F_ZVANNhzA6Cjx6T3SXA7mdbEVk5pSuQ1ZBumPa1i38W7_5x0Icc6AoB0TYhTP7Sr0wCjA/s400/22.jpg" width="266" /></a></div>
uzun süre yazmadım, kendimi biraz sakladım. biraz dinlendim. sağı solu dinledim.<br />
<br />
Umut "okul, okul" diye uyanınca yataktan, <br />
eline kalemi alıp yardımla da olsa daire çizince, <br />
öğretmenine "abicim" diye seslenince, <br />
bardaktan su içmeye başlayınca,<br />
yeni kelimeler çıkınca ağzından sevinçten havalara sıçradım.<br />
<br />
Engelli aracımızı park ettiğimiz yeri komşularımız işgal ettikçe, <br />
oğlumun yaptığı mucizeleri arkadaşlarıma anlattığımda onlardan "ahhh canımmm" diye tepkiler geldikçe, <br />
istediğim medikal cihazı sipariş verirken "engelli kardeşlerimiz için girdiğimiz bu yolda...hayır dualar için.... " diye başlayan cümleler duyunca,<br />
başbakan eşinin "keşke tüm engelliler down sendromlu olsa..." ile başlayan konuşmasını basından okuyunca, <br />
yeni başvurduğum özel sağlık sigortasının Umut için belirlediği yıllık primi öğrenince onlar adına utançtan yerin dibine girdim.<br />
<br />
Tüm bunların arasında denge aradım, denge...<br />
<br />
<br />
tekrar yazarak bulmayı istiyorum dengeyi, paylaşarak...<br />
yokluğumda bizi merak eden, arayan, soran, mail atan herkese binlerce teşekkür<br />
özet; herşey yolunda :)<br />
<br />
<br />
</div>
a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-4223851583706393772012-06-02T15:39:00.001+03:002012-06-02T15:39:48.724+03:00benim bedenim benim kararım<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguDC3xZRKaSEwPlytkTNAaTbeLfIkEGY3L2m54FEiO4poq1-kZswt2Ebp3yW4i6u9_vA7atKhoDFZEQKjKgj9sT_lyfh3v9L0npNqxtCtaqi0PR1L-3_aEOHU0ysZ2pIz_CGD7lSQgpQ/s1600/kadinlardan-benim-bedenim-cikisi-2313508.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguDC3xZRKaSEwPlytkTNAaTbeLfIkEGY3L2m54FEiO4poq1-kZswt2Ebp3yW4i6u9_vA7atKhoDFZEQKjKgj9sT_lyfh3v9L0npNqxtCtaqi0PR1L-3_aEOHU0ysZ2pIz_CGD7lSQgpQ/s400/kadinlardan-benim-bedenim-cikisi-2313508.Jpeg" width="400" /></a></div>
"bir kadın kürtajın kendisi ve ailesi için en iyi çözüm olduğunu hissediyorsa, kendisini yargılamadan danışabileceği güvenli bir uzman kliniğin hizmetlerine ulaşabilmelidir. Hiç kimse onu gebeliğini sürdürmeye de kürtaja da zorlayamaz"<br />
Marie Stops</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-32136754217685005992012-05-28T16:45:00.001+03:002012-05-28T16:47:34.608+03:00sağlıkçı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS9BPDBSqNwCkXRl70BZSudyxQcz_2HCv5bMRsrfNQkhfqUBws0JHaJN139_iq407kvG3zfYAayGgTbidlrDQ5b6qxvLC3DSz71zw-UFpwEYvBOjtQYAdbhiXBF28DkKsqnAruq-vl7Q/s1600/19.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="260" qba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS9BPDBSqNwCkXRl70BZSudyxQcz_2HCv5bMRsrfNQkhfqUBws0JHaJN139_iq407kvG3zfYAayGgTbidlrDQ5b6qxvLC3DSz71zw-UFpwEYvBOjtQYAdbhiXBF28DkKsqnAruq-vl7Q/s400/19.jpg" width="400" /></a></div>
Ameliyathanelere girdim, anılarını zihnimde toparlamakta zorlandığım.<br />
Steril kıyafetleri giydim defalarca, rengini hatırlamak bile istemediğim<br />
Maskelerle soludum belki yüzlerce defa, kokusunu unutmaya çalıştığım<br />
Doktorlarla, hemşirelerle konuştum, tane tane, net!<br />
Yoğun bakım kapılarında bekledim dimdik, kime neyse?<br />
Serumlar taşıdım, test sonuçlarını yorumladım.<br />
Damar aradım evire çevire, her bir elde, her bir ayakta<br />
MR'lara Rontgen sonuçlarına baktım uzun uzun, anlamaya çalışarak<br />
Geceleri kantinlerde, teraslarda, sandalye tepelerinde sabahladım.<br />
Hep sordular bana, doktorlar, hemşireler, kantinciler, temizlik görevlileri, güvenlikler<br />
“sağlıkçı mısınız?”<br />
“hayır, anneyim, sakin kalmaya çalışan, derdimi net anlatabilmek için sağlıkçıların dilini konuşmaya çalışan bir anne, sadece anne…”<br />
Yine de yetmedi anlattıklarım, inandıramadı söylediklerim. En son 1.5 ay önceki hastane odasında yaşadıklarım sırf “anne” olduğum için ciddiye alınmadı, abartılı bulundu, panikledim sayıldı. Dinlenilmedim, dinletemedim. Son anda müdahale edildi,o da sözün geçmediği yerde, çığlıkla uyarı verince! <br />
Geçti gitti ama içimdeki acı, kızgınlık hala duruyor.<br />
Bundan sonra sorarlarsa bana;<br />
“evet sağlıkçıyım!”<br />
<br /></div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-45979441826736753032012-05-23T08:46:00.001+03:002012-05-23T08:47:32.785+03:00abi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHnfTFs3jz0vP8jgGOexZvy90VVCuBmKfuIB21InqfwO3nmWVnXoGMdd2B-ulj3qMQBvgP3oeXiIsoa6lazenXii0NvShsk0_A7_q0134xfRV1yvoo-OI888OFKXrD3lyw5bRLBrs7Mg/s1600/39.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="303" qba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHnfTFs3jz0vP8jgGOexZvy90VVCuBmKfuIB21InqfwO3nmWVnXoGMdd2B-ulj3qMQBvgP3oeXiIsoa6lazenXii0NvShsk0_A7_q0134xfRV1yvoo-OI888OFKXrD3lyw5bRLBrs7Mg/s400/39.jpg" width="400" /></a></div>
Akşam yemeği vakti. Hava güzel, balkonda masa kurulmuş, ablasıyla bahçede yürüyen Umut Bey bekleniyor. Bahçe ve balkon arası 3 basamak sadece. Herşeyi görebiliyorum oturduğum yerden. Hemen önümüzdeki çocuk parkını, 150 dairenin tüm çocuklarının parkta koşuşturmasını, meraklı gözlerle Umut’a bakan çocukları, büyükleri, acıyanları, sevenleri, gülenleri, hepsini…<br />
<br />
Derken elinde basket topuyla büyüklerden bir çocuk hızla yaklaşıyor, önce bize, sonra dönüp Umut’a “merhaba” diyor. Umut önce şaşırıyor, kısa süren bir sessizlik, sonra ufacık bir “abi” kelimesi dökülüyor ağzından. Ardından muhabbet başlıyor;<br />
<br />
-merhaba<br />
<br />
-me<br />
<br />
- çak bakalım, çak! Helaalll!<br />
<br />
-adın ne sesin?<br />
<br />
-uuuu<br />
<br />
-hadi hadi, hepsini söyle, söyleyebilirsin<br />
<br />
-uuuu – muu<br />
<br />
-bravo! Yeni mi taşındın sen?<br />
<br />
-eede<br />
<br />
-kaç yaşındasın<br />
<br />
- ye<br />
<br />
-oo koca adammışsın sen yaa! Ben de 16 yaşındayım. Çok tatlıymışsın sen, ver bir yanak! Hadi görüşürüz sonra<br />
<br />
-baybayyy<br />
<br />
Hiç müdahale etmeden seyrediyoruz. Baya bir diyalog dönüyor aralarında. Eşime fısıldıyorum “galiba gidip şimdi çocuğa sarılacağım” Çocuk bize dönüp “iyi akşamlar” diliyor.<br />
“iyi akşamlar” diyoruz, ağzımız kulaklarımızda… Ben dayanamıyorum yine “sağol” diyorum tüm kalbimle!<br />
<br /></div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-73675600773764924552012-05-22T16:09:00.001+03:002012-05-22T16:10:22.737+03:00okulumuz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvQ5pLI7BMUfKlTpODWT3fuGm0qZv_O2sZB5phiz7VxC75xIJCmsIS8Xva6L57Ze4R-Ht5_1Ac7uq0N5jNgg7af8mqoMK50EeUK1c3f08is-Y2KFSxml6vcqp3pOU_Zuy3l3Cp-9ni3Q/s1600/okul.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="286" qba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvQ5pLI7BMUfKlTpODWT3fuGm0qZv_O2sZB5phiz7VxC75xIJCmsIS8Xva6L57Ze4R-Ht5_1Ac7uq0N5jNgg7af8mqoMK50EeUK1c3f08is-Y2KFSxml6vcqp3pOU_Zuy3l3Cp-9ni3Q/s400/okul.jpg" width="400" /></a></div>
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-27216645380410584412012-05-21T19:27:00.005+03:002012-05-21T19:27:46.399+03:00garip<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigCzGGobE3H3jq7-OqNvAlMok723Awi_HtPLXajbHNM9V-6ggJR6D56GO2afRo25XDOKvZiKx-wWPOhdEFO7FFz-Id_ZiPGXKHod9Vp6tDFztcNXg33hjhp4yk53LA_HbPJfYO0_CyHA/s1600/37.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" kba="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigCzGGobE3H3jq7-OqNvAlMok723Awi_HtPLXajbHNM9V-6ggJR6D56GO2afRo25XDOKvZiKx-wWPOhdEFO7FFz-Id_ZiPGXKHod9Vp6tDFztcNXg33hjhp4yk53LA_HbPJfYO0_CyHA/s400/37.jpg" width="261" /></a></div>
komşumun 8 yaşındaki oğluyla sohbet ettim bahçedeki kedilere mama verirken, evcil ve vahşi kediler hakkında uzun uzun, bilgiç bilgiç!<br />
sonra içeri girip 8 yaşındaki oğlumun altını değiştirdim, ayaklarını, göbeğini mıncıklayarak, karşılıklı kıkırdayarak.<br />
Hayat çok acayip... <br />
Ben karşılaştırmamayı seçtim oğlumu, hiçbir zaman, hiç kimseyle... Sadece şaşırıyorum hayata, çok ama çok acayip!<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-47191189628648213082012-05-18T18:09:00.001+03:002012-05-18T18:17:04.105+03:00hafta sonu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9J_dJ-HTOjjNf2naH7q8rO2Mu6wO03KVhOOOL6RjGCnZX9mt_UuTMsS6RnM-DzsS53UfOk9DwNEwrX9TJaX3o8YlURGhccoN0zUlUiq3JKMtFJCwniLv-if9ZjyFEKDuoWox_a0t6A/s1600/dalyan.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9J_dJ-HTOjjNf2naH7q8rO2Mu6wO03KVhOOOL6RjGCnZX9mt_UuTMsS6RnM-DzsS53UfOk9DwNEwrX9TJaX3o8YlURGhccoN0zUlUiq3JKMtFJCwniLv-if9ZjyFEKDuoWox_a0t6A/s400/dalyan.jpg" width="400" /></a></div>
Adam ingiliz. Adı Tom. 10 senedir eşiyle beraber buradaymis. Burası Dalyan. Gece geç saatte tanıştık. 3 gün kalacagım otelin sahibi.<br />
Herkes uyuyor, otelde çıt yok. Meditasyon kampı için buradayim. Tom soyledi 14 kişiymişiz, 2 si tanıdık.
Nüfus cuzdanımı istiyor kayıt için. Çantamda aranırken gözüm resepsiyonun yanında özenle hazirlanmış koşeye takılıyor. Bir kız çocuğunun fotografları ile süslenmiş koşe. Alçıdan minikmel kalıpları, ayak izleri, sevimli bir yüz, kızıl saçlar. Belli ki cok sevilmiş ve kaybedilmiş bir çocuk bu. Down sendromlu bir kız çocuğu. İçimden bir seyler akıyor, midem kasılıyor, gözlerimi kaçırıyorum.
Sabah erkenden kalkıyoruz. Bahçedeki meditasyon alanına doğru yürürken kadını görüyorum. Adı Joanna. Kızına benziyor. Hepimize gülümsüyor, sıcacık. Tam yanindan geçerken gözlerinin içine bakiyorum, içimden " seni taniyorum" diyorum " seni biliyorum" sonra da " nasil dayandin?" diye soruyorum "nasıl, nasıl?"
Grupla tanışma faslı, sohbet, calişma, lezzetli yemekler, bol kahve, guneşlenme ve yuruyuşlerle ilk gün geçiyor.
Her an yeni bir şey duyuyor, yeni bir şey öğreniyorum, hem kendimden, hem başkalarindan. Tüm bunlar olurken gözüm hep onda, Joanna'da. Hem konuşmak istiyorum, hem onu incitmekten korkuyorum. Sonunda birakıyorum zamana, oluruna.
İkinci gün oğle yemeği için Dalyan'a inmeye karar veriyoruz. Resepsiyona gidip taksi rica ediyorum. Joanna taksi numarasını ararken tam da küçük kızın koşesinin önünde duruyoruz tesadufen. "zamanı geldi" diyorum içimden "haydi"
Küçük kızın resmini işaret ederek "benimde engelli bir çocuğum var" diyorum. Gözlerinin içi gülerek "sahi mi?" diyor. Kac yaşında?" O kadar sevinçle soruyor ki, engelli çocuk sahibi olmanın dünyanın en güzel şeylerinden biri oldugunu düşündüğünü hissediyorum, aynen benim düşündüğüm gibi. " oğlan" diyorum " 8 yaşında, CP'li"
Rebecca'ymiş kızının adı. Ne kadar tatlı ve zeki olduğunu anlatiyor. Annesine yaptiğı şakaları, nasıl güldüğünü, kötülük kavramını nasıl hiç bilmediğini... "Onlar melek" diyor " yeryüzündeki melekler" " çok şanslısın, seninde bir meleğin var." sonra sarılıyoruz birbirimize sımsıkı sanki uzun zaman goruşmemiş iki yakın arkadaş gibi. Kulağıma "çok zor, biliyorum" diyor. "sen secilmiş olansın" Benim gözlerimden ip gibi yaş inmeye başlıyor. Kalp rahatsızlığından kızını kaybettiğini söylüyor. "eminim şimdi senin oğlunun yanindadır ve beraber oyun oynuyorlardır."
Son gün tüm gruba anlatma ihtiyacı duyuyorum. Duygularım içimde taşıyamayacağım kadar büyüyor.
"ben" diyorum " şimdiye kadar ölüm ve çocuk kelimelerini yanyana koyamadım, ve hiç çocuğu ölmüş bir anneyle boyle konuşmadım. Bunu bu şekilde kabullenmiş, ahlamadan, ağlamadan anlatabilen, suç aramadan, hayata küsmeden aksine sevgiyle kucak açıp, kendine mutlu bir hayat inşa eden biriyle tanişmadım. Joanna bana bir şey öğretti. Bu çocukların yaşamdayken ve yaşamdan sonra birer melek olduklarını, ve eger onlar gitmek isterlerse, geride kalınabileceğini, görmeden ama hissederek, onların çevirdiği insan olarak mutlu yaşanabileceğini gösterdi. Onlar bizi oyunun kurallarinin farkina varmiş insanlara çeviriyorlar, sevgi dolu, güçlü, hoş görülü kadinlara...Bizi dişi enerjiye döndürüyorlar. Bunu anlamak için buraya gelmem gerekiyormuş. " diyorum.
Otelden ayrilirken Joanna elime üzerinde oğlumun adının yazılı olduğu bir taş tutuşturuyor. Yol boyunca durup durup taşa bakıyorum, bu guzel hafta sonu için teşekkür ederek...</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-62757159555848064112012-04-30T12:15:00.004+03:002012-04-30T15:45:40.700+03:00ara<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVCkLBL3WtMF-fk2HhJDlcBy-UU-LrB9YlklZPHCB56H-Y5o17qHphvWHfOdhO-Pa9ukecd_VD5tE5sIkJnJo7hbKhMm0Mle4niKBmo5bPpC8S-L8V8LP_oJTvImonlz5tQTcs55RLUw/s1600/live_laugh_love_tattoo_20.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="260" oda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVCkLBL3WtMF-fk2HhJDlcBy-UU-LrB9YlklZPHCB56H-Y5o17qHphvWHfOdhO-Pa9ukecd_VD5tE5sIkJnJo7hbKhMm0Mle4niKBmo5bPpC8S-L8V8LP_oJTvImonlz5tQTcs55RLUw/s400/live_laugh_love_tattoo_20.jpg" width="400" /></a></div>
bloga başlama sebebim içimdekileri dışarıya akıtmaktı. Düşünmekten ve tekrar tekrar yaşamaktansa yazıp kurtulmak ve unutup gitmekti. Aynı bir sahilde kuma yazı yazmak ve sonra dalganın alıp onu götürmesi gibi. İlk sene yazdıklarım hep bu dışa vuruşlardı, göz yaşları ile birlikte fışkırdılar. Sonra gittikçe yumuşadı yazdıklarım, yorumlar gelmeye başladı, onlara cevaplar, okuyanların benzer hikayeleri, onların görüşleri, destek, büyük sevgi yumağı, kurulan arkadaşlıklar derken blog başka bir yere doğru gitti. İyi bir yere doğru... Bir grup oluştu, okuyan yazı bekleyen, merak eden, destekleyen, seven, kıyamayan, sevgisini yollayan. Umut bu grubun merkezi oldu, aslında tüm kendi gibi çocukların temsilcisi oldu.<br />
Bu arada hayat yürüdü gitti. Ben akışa kapıldım. Anı yaşamayı unuttum. Geleceğe yöneldim. Geleceği çok düşündüm. Kaygılandım endişelendim. Korktum. Korku o kadar çok büyüdü ki korktuklarım bana kendilerini göstermeye başladılar birer birer, sinsi sinsi... Sarsıldım, sarsıldık.<br />
Sonra bir el uzandı bana, yine düşmeye başladığım kuyunun içinden yakaladı beni. Anı yaşamamı öğütledi, geçmişi ve geleceği bırakmamı, herşeyin düşünülmüş ve planlı olduğunu, gelecek diye bir şeyin olmadığını, boşuna düşünüp korktuğumu anlattı. Geçmişi de bırak dedi, bırak gitsin...<br />
Bıraktım.<br />
Bugünü yaşıyorum<br />
Bunu kendime her baktıkça hatırlayacağım bir dövme yaptırıyorum.<br />
Biraz dinleniyorum. Kendime bakıyorum. Blog'a da ara veriyorum, günü gelinceye dek.<br />
Dövmede ne mi yazıyor:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
"" yaşa her anı, gül her gün, sev kelimelerin de ötesinde..."</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-56582056030471268992012-04-19T11:35:00.000+03:002012-04-19T11:35:40.873+03:00yemekteyiz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit3iKoI_wZYXuaDXKa_Me-0HMDjiEzWAKt8AZAHiF7qI0V_F7uuc5vCe7zEtQY-qQvCbktS98Bw1QB3seFBQq6XirV4zZ3Psa5w5735KUhpgh02Co0F5YvKpbJkOOEVZbba6UGCRreDQ/s1600/13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="298" qda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit3iKoI_wZYXuaDXKa_Me-0HMDjiEzWAKt8AZAHiF7qI0V_F7uuc5vCe7zEtQY-qQvCbktS98Bw1QB3seFBQq6XirV4zZ3Psa5w5735KUhpgh02Co0F5YvKpbJkOOEVZbba6UGCRreDQ/s400/13.jpg" width="400" /></a></div>Eşimle yemekteyiz, uzağa değil, eve yürüyüş mesafesinde yeni açılmış bir restauranttayız. Oğlan arkadaşı küçük Sarp’ın evinde oyunda. Bir ara lavaboya gidiyorum ve gözüme engelli tuvaleti çarpıyor. Hoşuma gidiyor. Görünen, sık rastlanır bir şey değil çünkü. “hep eleştiriyorum” diyorum içimden “ tebrik de etmek gerek” İşletmeciyi arayıp bulmadan önce girişe tekrar göz atık rampa olup olmadığını kontrol ediyorum. Küçük bir basamak var ama rampa yok, “bunu da söylemeliyim” diyorum içimden. İşletme müdürünü gösteriyorlar, adamın bulunduğu masaya doğru yürürken içimden yapacağım konuşmanın provasını yapıyorum. “tuvalet için teşekkür edeceğim ama şu küçük rampa işini de hallederseniz mükemmel olacak diyeceğim, o da bana teşekkür edecek ve birbirimize iyi akşamlar diyeceğim ve gideceğim.<br />
<br />
Yok ama öyle değil işte, burası Türkiye konuşma aynen şu şekilde gelişiyor;<br />
-Merhabalar, sizi tebrik etmek istedim, çoğu kişi düşünmüyor, işletmenize bir engelli tuvaleti yapmışsınız, çok teşekkürler duyarlılığınız için. <br />
-tabi ki, tabii ki, yapmak gerek, birkaç teknik aksaklık ve eksiklik var onları da halledince daha iyi olacak.<br />
- girişe de rampa yapsanız çok iyi olur büyük problem çünkü bu basamak.<br />
-var rampamız, her zaman orada durmuyor kenara alıyoruz, engelli müşteri geldiğinde kapıdaki çocuklar rampayı yerleştiriyor yerine.<br />
-e bu da bir çözüm tabii, ben de oğlumla beraber rahatça gelebilirim artık buraya, görüşmek üzere tekrar tebrikler<br />
-aaa oğlunuz mu engelli? Kaç yaşında?<br />
-8<br />
- nesi var? sonradan mı oldu? Akraba evliliği mi?<br />
-yok doğuştan<br />
-ah ah ah, ben çok iyi biliyorum, benim de yakınlarımın 2 çocuğu engelli , biri akraba evliliği, biri doğuştan oksijensiz kaldı, şimdi 30lu yaşlardalar.<br />
- ya evet, öyle işte, ben gideyim.<br />
-ama ne mutlu ona sizin gibi bir annesi var çok iyi bakıyorsunuz, ilgileniyorsunuz<br />
-e çocuk sahibi olmak öyle bir şey değimli, yapıyorsanız, bakacaksınız elbet.<br />
-ama bakmayanar da var, sizin tek çocuk mu?<br />
-evet, ben gideyim artık, eşim bekliyor.<br />
-neden ikinciyi yapmadınız? Anlıyorum aslında cesaret edemediniz. Ama normal de olabilir. Ben çok iyi biliyorum bu konuyu içi sizi yakar tabii dışı beni, Var tanıdıklarım sizin gibi.<br />
-ya yaa, hadi iyi akşamlar<br />
-gelin mutlaka, oğlunuzu da getirin, yardımcı oluruz biz<br />
-iyi akşamlar<br />
<br />
Ööffff, daralıyorum hem de çok. Neye niyet neye kısmet oluyor yine. “eltimde de var” durumu yine karşıma çıkıyor. Kızmıyorum. Herşey iyi niyetli belli ki, ama şu acıma duygusunu iliklerime kadar hissediyorum. Bir taraftan da komik. Adam komik, söyledikleri komik, o lüks lokantanın kapısında niye ikinci çocuğu yapmadığımızın konuşmasını yapmak komik. Gülüp geçmek lazım ama 1-2 saat geçsin üstünden öyle kahkahamı atarım<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-76934167644860788732012-04-18T08:07:00.000+03:002012-04-18T08:07:45.048+03:00taburcu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj62rV6JiwqYPVWrxxG5S2W_ePSEN8_rgzi5kuQTvqpE7YeMP05RgS_AfoLCIT6uWY4ov5-mZcYGudcptIJ8POagfjAjp_07fLwYV-FteKcCDFtGs7mTUQQK47aHJQDCFgLodCdnMrbAw/s1600/taburcu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" qda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj62rV6JiwqYPVWrxxG5S2W_ePSEN8_rgzi5kuQTvqpE7YeMP05RgS_AfoLCIT6uWY4ov5-mZcYGudcptIJ8POagfjAjp_07fLwYV-FteKcCDFtGs7mTUQQK47aHJQDCFgLodCdnMrbAw/s400/taburcu.jpg" width="300" /></a></div>pazar sabahı taburcu olduk, öğlen 12de evdeydik 1 de anneanne geldi 2 de Ayşin vurdu kafayı yatıp uyudu. Akşam güzel bir yemek yendi, gece oğlan annesiz uyumak istemedi, ağladı ama sonunda pes edip uyudu. Pazartesi kafaya bir bandana bulundu, en yakın arkadaşı küçük Sarp'ın evinde neşe dolu bir gün geçirdi. Gece annesiz uyumak istemedi ama baba tarafından ikna edildi. Sabaha karşı uyandı, anne babaya çaktırmadan yanına aldı, bir iki kıkırdamadan sonra ikisi de uyuyamadı, oğlan yatağına gitmek istedi, ayısına sarılıp uyudu. <br />
herşey yolunda, herşey çok daha güzel olacak, biliyorum.<br />
fotograf, taburcu olmadan 1 gece önce hastanede çekildi.</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-44228725529542637632012-04-12T12:32:00.000+03:002012-04-12T12:32:48.109+03:00toparlanma<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFXKGfLBOGqyOWu6xyy_bpPCJDGoozrO7pKNcG0yaBwzNWi1OgEZx_8qRhDlk3hteBySI8bPZ3jclSY20QcWFVZgcz8T6ytnhhofhi2gNIqqGbGOFwMuvGymAzn5C3glG8aOjeSJ6AEQ/s1600/31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="263" qda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFXKGfLBOGqyOWu6xyy_bpPCJDGoozrO7pKNcG0yaBwzNWi1OgEZx_8qRhDlk3hteBySI8bPZ3jclSY20QcWFVZgcz8T6ytnhhofhi2gNIqqGbGOFwMuvGymAzn5C3glG8aOjeSJ6AEQ/s400/31.jpg" width="400" /></a></div>ameliyat iyi geçti, Umut toparlanmaya çalışıyor, tabii ki bizde, daha ne kadar hastanedeyiz bilmiyorum ama kahkahalarla ortalığı çınlatmadan "git" deseler bile gitmeyeceğim.</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-61163278721922560992012-04-10T11:50:00.000+03:002012-04-10T11:50:40.010+03:00durum güncellemesi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2xigARL08C5PClogEbKf83NCd2S7TTsfCtuDuKz9zjalQ34tAuA2iQgFbO_UC-NlQ1GwJesI_kCGQbXTMtMmqcUMMZyzOR7IyrdLkilinTysqmRGnWQs3Cs-xU2-u_G_6Ler3xmiZmw/s1600/33.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2xigARL08C5PClogEbKf83NCd2S7TTsfCtuDuKz9zjalQ34tAuA2iQgFbO_UC-NlQ1GwJesI_kCGQbXTMtMmqcUMMZyzOR7IyrdLkilinTysqmRGnWQs3Cs-xU2-u_G_6Ler3xmiZmw/s400/33.jpg" width="265" /></a></div>Henüz ameliyat gerçekleşmedi, bugün veya yarın deniyor, majör bir problem yok, en uygun an bekleniyor.<br />
<br />
<br />
Oğlan iyi, hemşire kovalamaca gibi oyunlar türetmiş, ben her zaman yanında olamıyorum, haftasonu ve mesai saatleri dışında hastanedeyim, gece 12den sonra evde 5’e kadar işteyim. Tüm kadro vardiyalı olarak Umut’un başındayız. Çok iyi bakılıyor, tüm doktorlar başında, istediği yemekler pişiriliyor, sevdiği meyve suları sıkılıyor, çağırdığında hemşire ablalar oyun için dahi olsa koşup geliyorlar.<br />
<br />
Tüm merak edenlere, arayıp soranlara teşekkürlerle, sevgilerle…<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-10910775571594636832012-04-06T11:27:00.000+03:002012-04-06T11:27:18.375+03:00hop hop<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvX0l2TRf7qtowRm_6IlgkzZYHMiGS_r-Uqz1nXCEvriZBE7brKk-AgBNawv4UC25K0Pt0DYVy5hbvkcYso3cTS1izmengUKUeObBi1DkMFNokBeo1YGeNhtwqVVpC63i0ftWlQTUYUg/s1600/28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvX0l2TRf7qtowRm_6IlgkzZYHMiGS_r-Uqz1nXCEvriZBE7brKk-AgBNawv4UC25K0Pt0DYVy5hbvkcYso3cTS1izmengUKUeObBi1DkMFNokBeo1YGeNhtwqVVpC63i0ftWlQTUYUg/s320/28.jpg" width="320" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8ji_2F6E395bVpG7FwNvxQVHCGS03NDubpQKuS1XxFGy6l10ceh22ia2-v3tbdczsEGklTKT3tw4luEaODG8I8Vv42q1WCZHwAguUbaImwOt6B6TSt6ZoLGty5N-THrlBnMI_mmmOYg/s1600/29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8ji_2F6E395bVpG7FwNvxQVHCGS03NDubpQKuS1XxFGy6l10ceh22ia2-v3tbdczsEGklTKT3tw4luEaODG8I8Vv42q1WCZHwAguUbaImwOt6B6TSt6ZoLGty5N-THrlBnMI_mmmOYg/s320/29.jpg" width="320" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzmsUcQmUeGw2MSHo5zyHti9AhIplv8P8JXYbmxUsynHoup7odA_zlb6Mxc9-1T-FS1Eg5zULjuUYv395WdH49kJl4QQkyEiDHrnIQylMZjz7LloScN-b7ZLMR6621AndkVLWpgdg3yw/s1600/30.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzmsUcQmUeGw2MSHo5zyHti9AhIplv8P8JXYbmxUsynHoup7odA_zlb6Mxc9-1T-FS1Eg5zULjuUYv395WdH49kJl4QQkyEiDHrnIQylMZjz7LloScN-b7ZLMR6621AndkVLWpgdg3yw/s320/30.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Calibri;">Ameliyat pazartesiye alındı, şimdilik her şey yolunda. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yatağa sabit yatıyor ama kıpır kıpır. Çok kısa aralıklarla kucağa alınabiliyor. Tekerlekli sandalye ile dolaşma iznimiz var, cesaretimiz yok. Dün öğretmenleri gitarla geldiler. Umut o kadar heyecanlandı o kadar bağırdı ki hemşireler odaya doluştu. Hatta sakinleşsin biraz diye bir ara odayı boşalttırdılar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çığlık çığlığa şarkı söyledi, yatakta bir o yana bir bu yana hopladı. Ben de ağzımda kocaman bir gülüş, gözümde yaşlarla tavşanımı seyrettim.</span></div></div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-27997706503828164292012-04-05T14:04:00.000+03:002012-04-05T14:04:38.192+03:00şant disfonksiyonu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2HXR_0DzRrr-9ji6EnP70woX0pthPLSDCg1bZX718aIFouQ8n4amILZtqPurlzDdoo2j25JIwJaZ9VMO6H_zz0UII7A7u1Vx7j2vcc857JkPTlnChUS6zGihxGPzDf07UqGbSmsJpvw/s1600/27.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2HXR_0DzRrr-9ji6EnP70woX0pthPLSDCg1bZX718aIFouQ8n4amILZtqPurlzDdoo2j25JIwJaZ9VMO6H_zz0UII7A7u1Vx7j2vcc857JkPTlnChUS6zGihxGPzDf07UqGbSmsJpvw/s400/27.jpg" width="400" /></a></div>… ağrı, sancı, uyuyamama hali, endişe, korku, doktorlara telefon, ultrason, şant tıkanması, acaba mikrop var mı, yok gibi, test sonuçlarını bekle, ağrı, sancı, gözyaşı, eve git, hastanede yatak yok, ya bir şey olursa, genel durum iyi, test sonucu belirsiz, mikrop var gibi ama yok gibi de, eee ne yapıyoruz, bu hastane pahalı, kaç gün kalacağımız belli değil ama uzun kalacağımız kesin, SGK geçmiyor, Göztepe Şafak Hastanesinde geçiyormuş, doktorumuz yönlendirdi, yatış işlemleri, hemen ameliyat, çocuk rahatlasın, ameliyat, endişe, korku, hastane odası, sıcak, umut ayıldı, iyi, sadece gaz var, aman torbaya dikkat, gazlar çıktı, yemek yiyebiliyor, gülümsedi, iyi şimdi, mikrop yokmuş, sonuçlar temiz, aman annemin haberi olmasın, iyiyiz çok şükür, ne oluyor, niye sıkıntılı bu akşam, gaz mı, torbaya hiç su akmıyor, tıkandı mı, gece saat 3, doktoru arayın, hayır iyi değil, gözyaşı, sancı, tıkandı diyorum, çok ağrısı var, niye kimse inanmıyor, tamam kuşum geçecek, tomografi, normal mi?, hayır bence değil, doktor neden gelmedi, çocuk iyi değil, bu gaz değil, ağrısı var, kıpkırmızı oldu, biri baksın, ağzından salyalar akıyor, nöbet geçiriyor yetişin, koşun, müdahale, yoğun bakım, tüp takılı, kendinde değil, nabzı normale döndü, hayır bir şey olmayacak, iyi olacak, o beni bırakmaz, o benim her şeyim, tıkanmış işte, söyledim size, annelik içgüdüsü, kendine geldi, yanına gireyim, sterilizasyon, aslan oğlum, tüp çıkartıldı, öpücük, gülümsedi, yedirebilir miyim, yanına girebilir miyim, ağbiler var, ablalar var, ilgileniyorlar, yan yatsın rahat eder, sıçrıyor, uyuyamıyor, ne yedireyim, kapıdayım, mikrop kapmasın, odaya gelebilir mi, uyuyamıyorum, aman annem duymasın, umutsuz gece, umutun hastane yatağında, odaya getirildi, iyi, gülüyor, yemek yemeye başladı, aman kafaya dikkat, oturtmayın hep yatacak, mikrop yokmuş, yeni sonuçlar da temiz, şükür, neden tıkandı, ultrason, tomografi, yeni şant için ameliyat ne zaman, dua, hastane odası, sıcak…<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-53259430352065832382012-03-22T16:17:00.000+02:002012-03-22T16:17:48.077+02:00dolu dolu haftasonu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPQPrphNAKuWWDrpAh8AEA6ZdEYy8S2UkL2EQUigoB6ZpuafnUU8MXUMRjjVpfF4-D-uh573P_dlZjf_vjnj6Vo7XVGXgEFhbryOTrHFJvSleUzUwHJVTKgAE6FYdIxalKOsZ5jDl80g/s1600/21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img aea="true" border="0" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPQPrphNAKuWWDrpAh8AEA6ZdEYy8S2UkL2EQUigoB6ZpuafnUU8MXUMRjjVpfF4-D-uh573P_dlZjf_vjnj6Vo7XVGXgEFhbryOTrHFJvSleUzUwHJVTKgAE6FYdIxalKOsZ5jDl80g/s400/21.jpg" width="400" /></a></div>Cumartesi <br />
<br />
<br />
Saat 11:00 tiyatroyadayız korku, heyecan, neşe bir arada<br />
Saat 13:00 akadlardayız. Refleksoloji seansı. Umut Pravin’e şirinlik yapıyor. Pravin Umut’u her gördüğünde daha da büyüdüğünü söylüyor. Ameliyat sonrasına göre karnının çok daha yumuşak olduğunu ve bu yüzden masaj sırasında bağırmadığını söylüyor<br />
Saat 14:00 Yıldız Posta caddesinde Hüsrev’deyiz. Karadeniz tecrübeli Umut mercimek çorbasını yalayıp yutuyor. Her kaşıkta “oooh” diyor. Garsonlar çok özenli. Bir isteğimiz olur diye yanımızda duruyorlar. Neredeyse Umut’a onlar yedirecek. <br />
Saat 16: evdeyiz, topla oynayıp kıkırdıyoruz<br />
Saat 17: Babaanne, hala, kalinkam ve küçük Leyla geliyor. Umut babaanneye bayılıyor. Leyla ile oynamak istiyor, Leyla ne oynayacağını bilemiyor, öyle mi böyle mi derken azıcık koltukta dönmece, azıcık aç kapa, azıcık da Fasulye tutmaca oynuyorlar. Leyla yine Umut ve beni çiziyor. <br />
Saat 21:00 uyku zamanı Umut bitmiş…<br />
<br />
<br />
Pazar<br />
<br />
Saat 11:00 Eski arkadaşlarım Tunca çifti ve güzel gözlü oğulları Tuna bize kahvaltıya geliyorlar. Hava çok güzel, Umut keyifli, Tuna halinden memnun, biz büyükler huzurluyuz. <br />
Saat 14:00 bahçede scooter zamanı. Yazdan beri ilk defa biniyoruz. Umut hemen gaz veriyor “ınnn, ınnnn” <br />
Saat 17:00 ofisten kızlar geliyor. Hepsi birbirinden güzel 6 abla. Umut mest. Hangisine baksa şaşırıyor. Hangisine göz kırpsa, öpücük verse, saçını sevse? İçi taşıyor kalkmak istiyor, meğer dans edecekmiş. Kollar ayrı kafa ayrı sallanıyor. “abblaaa bak!” kızların arasında bir de yakışıklı Çınar bebek var. Hiç sesi çıkmadığı için Umut rahat. Oh keşke tüm bebekler Çınar gibi olsa!<br />
Saat 20:00 uyku zamanı Umut ayakta uyumuş…<br />
<br />
İşte bunu seviyorum; dolu dolu, güneşli, bol kahkahalı, huzurlu haftasonlarını!<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-6652458243724914952012-03-20T13:27:00.000+02:002012-03-20T13:27:34.621+02:00tiyatrooo<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPeACRZeFC3-vxtTrqi3mDo-9L0mVpXqEFdjuFrfBsWeHcp-1V6BTCv38sA_jLZzvoXPHH8FgpCl1eDowGu_6SUNCQPUBGTxC4p4Z0QB_yDSTsuMlEdCCAEakSogqRGagY6t0uXalgwQ/s1600/tiyatro.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img aea="true" border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPeACRZeFC3-vxtTrqi3mDo-9L0mVpXqEFdjuFrfBsWeHcp-1V6BTCv38sA_jLZzvoXPHH8FgpCl1eDowGu_6SUNCQPUBGTxC4p4Z0QB_yDSTsuMlEdCCAEakSogqRGagY6t0uXalgwQ/s400/tiyatro.jpg" width="300" /></a></div>Çok sevinçliyiz, tiyatroya gidiyoruz. Geçen haftalarda öğretmeninden gelen not üzerine programı yapmışız. Notta Umut’un okula gelen kukla tiyatrosunu çok sevdiği ve en çok eğlenen çocuklardan biri olduğu yazılıydı. Bir an önce müzikli danslı bir oyuna götürün Umut’u diye de belirtilmişti. Söz dinleriz biz, her zaman…<br />
<br />
Kültür Merkezi evimize yürüyerek sadece 3dk olduğundan oyunun başlamasına 10dk kala evden çıkıyoruz. Umut tekerlekli sandalyesinde, keyfi yerinde. “tiyatroya gidiyoruzzz” deyince ben, “ya.ya” diye bağırıyor. Kapıdan girince kalabalığı fark ediyorum. “Asansörle 3. Kat” diyorlar. Asansörü beklerken biz suskunlaşıyor Umut. Herkes ona bakıyor, o asansörün kapısına. 3. Kata geldiğimizde insan seli ile karşılaşıyoruz. Ben Umut’u salona nasıl sokacağım, tekerlekli sandalyeyi nasıl geçireceğim diye düşünürken, bir görevli sandalyesiyle beraber Umut’u tuttuğu gibi havalandırıyor ve salona sokuyor, en ön sıraya getirip bırakıyor. Önce yan yana oturuyoruz. Sonra bakıyorum dudaklar sarkmış, el heyecandan kasılmış, kucağıma alıyorum. Gürültü var, müzik sesi çok yüksek, çok kalabalık … “bak diyorum birazdan buraya ağabeyler, ablalar çıkacak, oyun oynayacaklar, biz seyredeceğiz, çok eğleneceğiz” , “tamam” diyor, buraya kadar tamam “herkes alkışlayacak” bu tamam değil işte. Alkış kelimesini duyunca kolumu sıkıyor korkudan “biz de alkışlayacağız” diyorum. Işıklar kapanınca bir çığlık atıyor, sevmiyoruz birden karanlıkta kalmayı. Herkes bağırdığı için Umut’un çığlığı arada kaynıyor. Yanımda oturan kadın, dönüp Umut’un saçını okşayınca bizimki rahatlıyor, “abla” diye kadına şirinlik yapmaya başlıyor. Sahneye oyuncular çıkıyor. Komik kıyafetler giymişler, zavallı bir dekor var. Umut bakmıyor ama dinliyor. Kafasını bana yaslıyor, her an tetikte. Sahnedeki kadın oyuncu “ben şimdi kedi olacağım” diyor. Umut “ abla miyavvvv” diye bağırıyor. Sahnedeki erkek oyuncu “ben şimdi köpek olacağım” diyor, bizimki “abii hav hav” diyor. Dinliyor, gülüyor. Sahne aralarında ışıklar sönünce ağlıyor, yanınca susuyor. Işıklarda inadına yanıp sönme moduna getiriliyor, disko gibi oluyor ortalık, bir de müziği köklüyorlar iyice, bizimki avaz avaz. Çıkartsam mı acaba dışarı diye düşünüyor sonra vazgeçiyorum, tek başıma bu kalabalık salonda yapabileceğim iş değil. Benim de sabretmem gerek. <br />
İyi ki sabrediyorum, çünkü sonlara doğru iyice alışıyor bizimki. Kafayı sallıyor, gülüyor, laf atıyor.<br />
Birden ben daha ne olduğunu anlamadan bitiyor oyun. Aaa ne güzelmiş ya çocuk oyunu ya, hemencecik bitiyormuş.<br />
Montunu giydirirken salon boşalıyor. Birden yanımızda 3-4 kadın beliriyor çocukları ile beraber. Hepsi ayrı ayrı “sevebilir miyiz?” diyorlar. Eğilip öpüyorlar, çocukları ile Umutu elele tutuşturuyorlar. “Yardım edelim” diyorlar, “beraber bindirelim asansöre.” Seviniyorum, hem de çok. Biz her cumartesi geliriz buraya yahu, hem de evimize yürüyerek sadece 3dk. Oyunun adı neydi sahi?<br />
<br />
<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-37746698076994892092012-03-13T11:18:00.000+02:002012-03-13T11:18:57.108+02:00taşınıyoruz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga8VedTAXAF_zXsVmlt_20Ox6P1DzRyy5XHWKOUfesLhLwtJrzx34CjVyOS3IW7EK0gJVQglHuVWbyEbH3jfao1L603vBovIaubYMRB543eJuLeU9JMLSF3Mvi_BbH3jmWXc0DPvqqBQ/s1600/26.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img aea="true" border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga8VedTAXAF_zXsVmlt_20Ox6P1DzRyy5XHWKOUfesLhLwtJrzx34CjVyOS3IW7EK0gJVQglHuVWbyEbH3jfao1L603vBovIaubYMRB543eJuLeU9JMLSF3Mvi_BbH3jmWXc0DPvqqBQ/s400/26.jpg" width="283" /></a></div>Bir kaç gündür ilk evimizi düşünüyorum. Ben 4-5 yaşlarındayken başka bir eve taşınmışız. Hatırlamaya çalışırken, mutfağı, yatak odasını , salonu, eşyaların rengini, desenini, uyuya kalıyorum. Sonra başlıyor rüyalar, odadan odaya, pencereden, bahçeye... Hangisi gerçek, hangisi rüya karıştırıyorum uyandığımda.<br />
<br />
Annemle konuştuk dün, eve dair hatırladıklarımı anlattım, şaşırdı.<br />
Bu ay sonunda taşınıyoruz biz de. Bakalım Umut ne kadarını hatırlayacak bu evin. Ne kadar güzel olduğunu, kocaman pencerelerini, kocaman bahçemizi, etraftaki çiçekleri hatırlayacak mı acaba? Evin ve bahçenin her köşesini biliyor, her geçeni de tanıyor zira.<br />
Yeni bir yere geçmenin, huzurlu ve sıcak bir yuva kurabilmenin heyecanını yaşamaya başlayamadım henüz. Hala ayrılacağımız evin rahatlığından ve getirdiği lüksten kopamıyor düşüncelerim. <br />
Ayrıca yeni yeni insanlar var olacak şimdi, yeni sorular, en baştan anlatmalar başlayacak. <br />
Bakıcımızı uyardım dün. “sana çok iş düşüyor “dedim. “ah ah, vah vah diyenler olacaktır, herkes soru soracaktır. Anlat elbette ama ne kadar mutlu olduğumuzu da anlat, kendimizi şanslı gördüğünüzü de” “tamam” dedi, “ben biliyorum ne yapacağımı merak etmeyin, acıyan falan olursa siz dönün de kendi poponuza acıyın diyeceğim. Dimi Umut?” diye de sordu. Umut sırıtarak“popo” dedi sonra hepimiz güldük, Mühür dahil…<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2319719810965599157.post-55211398053041951802012-03-11T10:55:00.000+02:002012-03-11T10:55:41.783+02:00tokyo<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq3Bly033FEZf96Bgn1OSiSBbMKpWjqoptUpH0VnXTI94eyAnBAntoVyCI9IdxET_fMA63pFX_BWTxiSndxealTMIKfPnvLCIVWO6IKjj8mcVEhmWva3cVCwXcsIKhOxQlWwhshKLMtA/s1600/P1010190.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq3Bly033FEZf96Bgn1OSiSBbMKpWjqoptUpH0VnXTI94eyAnBAntoVyCI9IdxET_fMA63pFX_BWTxiSndxealTMIKfPnvLCIVWO6IKjj8mcVEhmWva3cVCwXcsIKhOxQlWwhshKLMtA/s400/P1010190.jpg" width="400" yda="true" /></a></div>Japonya bir görsel şölen! Bakmaya doyamıyor insan! <br />
<br />
Beni sevmedi, istemedi Japonya, ağlattı bir de üstelik ama ben onu sevdim, yılışık gibi yakasına yapıştım. <br />
11 saatlik uçuşta önce boğazım şişti, sonra ateşim çıktı, muhtemel Umut’tan kaptım hastalığı taa oralara kadar taşıdım. Valizim çıktı ama çek çek kolu çekilmiyor, telefonum var ama çekmiyor. Eve ulaşılmıyor. Çocuğun dikişler alındı mı, öksürüğü bitti mi bilinmiyor. Hapşırmadan duramıyorum, mikrop fobili, maskeli tüm Japonları korkutuyorum. Saat farkı çok, uyuyamıyorum. Odam 12. Katta küçücük bir kutu. Ben içinde yuvarlanan minik bir fare, o ne depremdi öyle! Hava güzel demişlerdi baktığım tüm kanallar, ama sürpriz bir tipi çıkardı karşıma Tokyo. Göz gözü görmedi tüm gün. En sonunda gittiğim bir tapınakta yüzlerce fal çubuğu arasından çektiğim “çok kötü şans”ı ve “sabırlı ol”u okutunca bir Japon’a, sinirlerim daha fazla dayanamadı, bir iki damla yaş fışkırttı.<br />
Yine de sevdim Japonyayı, o pespembe kıyafetli, peruklu kızları, oyuncak bebekten farkı olmayan çocukları, hala kimonoyla dolaşan teyzeleri, saygıyla eğilen insancıkları, tasarım dehalarını, desenli çoraplarını, sakinliklerini, sushisini, zen felsefesini…<br />
Geri dönerken uçakta hastalığım birdenbire geçiverdi, iner inmez telefonum çalıştı, valizim çalışır vaziyette teslim edildi, şansım geri döndü, moralim düzeldi, yüzüm güldü. <br />
Bir dahaki sefere kiraz çiçeği mevsiminde gideceğim, belki o zaman iyi davranır bana Japonya, pembiş pembiş çiçekleriyle…<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
</div>a.a.bhttp://www.blogger.com/profile/18068319148426748683noreply@blogger.com0