27 Haziran 2010 Pazar

dilekler

Karşısındaki kişiyi anladığını onun için iyi şeyler düşündüğünü, onun yanında olduğunu hissettirebilmek anlatabilmek çok zor bir şey aslında. İnsanlar düşünmeden alışılagelmiş kalıpları kullandıklarında her zaman yerini bulmuyor işte, hatta bazen kalp kırıyor, şaşırtıyor, istenilenin tam tersi etki yapıyor.
Bir engelli annesine çocuğu gösterip "geçmiş olsun" denmez mesela, niyeti her ne kadar anlasam da bu dileği dileyene "hasta değil ki" diye cevap veriyorum artık.  Aslı Hanım annesine bunu söyleyenlere "bu geçici değil, kalıcı, kalıcı..." diye cevap veriyormuş, gülümsedim bunu duyunca. En masum dilek bu aslında, sadece bilinçlendirmek gerekiyor dileyeni, bıkmadan, usanmadan, karşılıklı iyi niyetle.
Ama bir tane daha dilek var ki bana sık sık söylenen işte  onu bir türlü aklım almıyor. "inşallah emeklerinizin karşılığınızı alırsınız!"  Çocuk demek emek demek değil mi zaten? Karşılık almak için mi çocuk yapılıyor? Bir gün bize baksın mantığı mıdır bu? Çocuk yapmaya karar vermiş her insan karşılıksız sevgi vereceğini, bir sürü emek vereceğini bilmiyor mudur taa en başından? Ben çocuğuma elimden gelenin en iyisini vermek zorundayım, tıpkı her anne gibi, karşılık beklemeden. Bir gün ellerini kullanmaya başlarsa bunda hem benim, hem onun, hem de yanında olan herkesin katkısı olmuş olacak, ona sevgi verdiğimiz için, güvendiğimiz için, cesaretlendirdiğimiz için, hatta bazen kızdırdığımız için. Ama olur da kullanamazsa pamuk ellerini bütün bunları ondan esirgediğimiz için değil, yapmadığımız için değil, olmayacak olduğu için,  ama  her iki şıkta  da kesinlikle karşılık beklediğimiz için değil.
(fotograf: sabine leve)

1 yorum:

  1. "Özel durum"lar için çeşitli deyişlerimiz var... İyi niyet belirtmek için, paylaşmak için, destek olmak için, moral vermek için ya da, kimi zaman, sadece söylemiş olmak için... Hayırlı olsun... Geçmiş olsun... Başınız sağolsun... "Özel durum"ların aslında çok da özel olmadığını, hayatın gerçekleri olduğunu kabul edebilsek, hayat çok daha kolay olacak sanki. Ama birşeyler söylemek mecburiyeti hissediyor insanlar. Ama sözler bazen maksadını aşabiliyor, maksadından uzaklaşabiliyor. Benim "favori"lerimden biri de "Allah'ın dediği olur!" Tedavinin bir zamanı, Oğlumuz'un durumu hakkında bilgi almak istediğimiz bir doktor'dan duyduğumda, kanım beynime sıçramıştı, "Sen niye buradasın?" diye bağırmak istemiştim... Kötü niyetli değildi büyük ihtimalle, düşüncesizdi sadece... Aynı daha Oğlumuz doğmadan görüştüğümüz iki Profesör gibi; "daha gençsiniz başka çocuğunuz olur, üzülmeyin" demişlerdi. Neyse ki onlara muhtaç kalmadık...
    Ama yolboyu birçok benzerlerine rastladık, bazen doktor, bazen eş-dost ya da akraba, bazen sadece yoldan geçen; kimi bizi "durum"un "ciddiyetini kavrayamamış olmakla" suçlayan, kimi "ah canım, yazık..." cümleleri kuran.
    Öğrenmek pek kolay olmadı ama artık gülüp geçiyoruz, Oğlan'da peşlerinden "baybaaay" diyerek yolluyor...

    YanıtlaSil