23 Ağustos 2010 Pazartesi

semra hemşire

Yine eski zamanlardan birinde dayımla kahve içiyoruz hastanenin bahçesinde, oğlan odada, annem refakatçi. Dayım İsveçten atlamış gelmiş, elinden geldiğince yanımızda olmaya çalışıyor. 25 senedir İsveçte yaşıyor, psikolog.  Yeryüzünde yaşam kalitesi en yüksek, insana verilen saygı ve hizmetin en değerli olduğu ülkelerden birinde yaşamanın huzuru var yüzünde.

İçerden haber geliyor, "Umut’un damar yolu patladı " diye. "Eyvah" diyorum içimden "yine dayanmadı" Damar yolu küçük gibi görünse de en büyük problemlerimizden biri.   Kemoterapi damarların dokusunu bozmuş, her gün  kan alınan damarlar bir türlü iyileşmemiş. Yeni damar aramak demek en az 3 kere iğne batırmak, deneme uğruna damarları iyileşebilecekken daha da kötü duruma sokmak demek aslında.
Nice anestezistleri dize getirmiş o damarlar, benim diyen sayısız uzmanı pes ettirmiş, acemileri yanına bile yaklaştırmamış.
Ama paniklemiyorum, rengim bile değişmiyor, "neyse ki Semra Hemşire var" diyorum içimden, "gözü kapalı bulur sağlam damarı şimdi"
Semra hemşire aslında çocuk acilde çalışıyor, Pediatri servisi ile hiç ilgisi yok ama kalbi pırlanta gibi olduğundan damarları çok kötü olan, kemoterapi gören çocuklara kıyamıyor ve acil odasına elinde kataterle gelen her çocuğu işi başından ne kadar aşkın olursa olsun kabul ediyor. Oğlanın neredeyse tüm tedavisinde sayısız kere damar yolunu o buldu, tedaviyi tamamlayabildiysek biraz da onun sayesinde... Evde ateşi çıksa bile kimi zaman acilden önce onun evine gidildi, damar yolu açıldı, test için kanlar tüplere dolduruldu.  Hiç bir zaman hayır demedi, işim var demedi, sadece ilk seferde bulamaz da canını yakar diye endişelendi.
Tüm bunları bildiğim için sakince oğlanı battaniyesine sarıp yanıma yardım için dayımı da alıp diğer binadaki çocuk acile'e gidiyorum. Her zamanki güler yüzüyle karşılayıp damar yolunu tek seferde açıyor ve dikkatle sabitliyor, Oğlan gık bile demiyor, canı hiç acımıyor.
Dayım şaşkın, anlamaya çalışıyor,
"tatlım, bu sizin hemşireniz değil mi şimdi?"
"hayır değil o acilden sorumlu"
"niye böyle bir iyilik yapıyor?
"çünkü o yeryüzündeki meleklerden biri, çünkü o biliyor ki kendisi açmazsa eğer kimse açamayacak, çocuk perişan olacak, hırpalanacak, kıyamıyor..."
"çok ama çok şaşırdım" diyor dayım, hayatı farklı ülkelerde hastanelerde geçmiş biri olarak, "bunu hiç biryerde göremezsin, ne isveçte, ne başka bir ülkede kimse böyle bir sorumluluğun altına girmez, taşın altına elini koymaz, çok şanslısınız"
Her hastaneye 3 - 5 tane Semra Hemşire diliyorum, en acil tarafından...
(resim: m. karatoprak)

2 yorum:

  1. hastanelerde iki tür tıbbi personel ile karşılaşmak mümkün... birincisi için karşısındaki sadece bir hasta. sadece belirtiler ve bu belirtileri bertaraf edecek ilaçlar onların işi... hastadan "bu" diye bahsederler... gelirler, "iş"lerini yaparlar ve bir sonraki "vaka"ya geçerler... bir de kanatsız melekler vardır onların arasına karışmış... ışıl ışıl gözleri, güven veren gülümsemelerinden tanıyabilirsiniz onları, çok dikkatli bakarsanız... her hasta bir vaka'dan öte bir can'dır onlar için. her birini isimleri ile bilirler... hatırlarlar...
    ve onlar sayesinde bir parça katlanılabilir bir hal alır şifa bulmak için yaşanan o cehennem.

    YanıtlaSil
  2. Ege Üni. FTR. Bölümündeki sevgili Nesibe Hemşireyi hatırladım şimdi. O da meleklerden...
    FTR^de damar yolumu tek girişte açabilen tek hemşire oydu ve sabah evine dönerken bile, damar yolumu değiştirmeden gitmezdi...

    YanıtlaSil