16 Ocak 2011 Pazar

geçen cuma

Yine naralar atarak uyandı anesteziden. Odadan sedyede ilk çıktığında gözler donuk donuk baktığı için korktum biraz, asansör kapısında ise "heyyy" diye bağırınca "oh be" dedim "ayılıyor"
Yıllık "beyin MR" kontrolümüz vardı geçtiğimiz cuma. Teknisyen, anestezist, hasta hizmetleri bankosundaki kız hep aynı, 6 yıldır aynı ekip. Artık Umut'u ezbere biliyorlar, önce oyun oynuyor, sonra içeri alıyorlar. 
Akşam yemeğini güzelce yedirip uyutuyorum, sabah kahvaltı yok, anesteziden 6-7 saat öncesine kadar su dahil hiç bir şey girmemesi gerek midesine.  Ayıldıktan 1 saat sonra yediririm diye kahvaltısını, önlüğünü, ıslak kuru mendilleri, plastik kaşığını çantaya atıyorum.
Üzeinde metal hiçbir şeyin olmaması gerek, o yüzden çıt çıtlı bodylerinden birini değil, renkli komik atlet ve külotlardan birini, ve üzerinde zımbası, düğmesi, metal halkası olmayan bir eşofman altını seçiyorum, ve komik bir sweatshirt.
Sabah varıyoruz hastaneye, otopark görevlisi arabayı alırken Umuttan da bir makas alıyor. Önce damar yolu açılmalı, ilaçlı MR çekilecek çünkü. Yıllardır kahrımızı çeken melek hemşiremizi arıyoruz, acilde buluşuyor bizle, hoş beş, hal hatır sırasında çaktırmadan Umut'un ellerindeki uygun damarlara bakıyor. Kemoterapinin bitmesinin üzerinden yıllar geçti fakat damarlar öyle bir bozulmuş ki hala iyileşememişler. O yüzden şu anda dünyanın en zor işi Umut'tan damaryolu bulmak. 3 kere deniyor Semra Hemşire 4.de buluyor. Bizimki o kadar çok ağlıyor o kadar çok korkuyor ki şaşırıyorum. Büyümüş, eskiden korkuyu bilmez tanımazdı, öyle bir duygusu yoktu.  Damar  yolu acıtıyor evet ama Umut acıya alışkın, doğduğundan beri hayatının bir parçası, en fazla "ıh" derdi iğne batırılırken. Artık nefes nefese kalıyor, iğneyi farkedince elini çekiyor. Korkuyor. Seviniyorum. Oğlumun haykırarak ağlamasına seviniyorum, normal tepkiler veriyor  diye, korkuyu öğrenmiş diye.  O ağlarken sırıtıyorum, bu sefer benim tepkilerim normal değil.
Eli bandajlı iniyoruz MR'ın çekileceği yere.  Bu sefer neşe içinde, yürümek istiyor, bir ileri bir geri dolaşıyoruz kapının önünde. Ekipten doktorlar gelince ortalık şenleniyor. Doktor ablasının kucağında içeri girerken beni hiç aramıyor, durdurup gözlüğünü alıyorum, yanağından da bir öpücük, "abblaaa" diye doktora bağırarak ve sevinçle içeri giriyor.
Tam karşısına oturuyorum kapının, eşim kahve getiriyor, günlük gazeteleri yığıyor önüme. Okumadan bakıyorum öylesine, tam 25 dakika.
Hareketlerimiz otomatik, tüm yaptığımız işler ,bundan önce belki 20 kere yaptığımız işlerin aynısı. Oturduğum sandalye, okuduğum gazete, çay değil de kahve, Umut çıktıktan sonra ilk aradığım kişi, hep aynı.
Kapıdan yarı sarhoş çıktığını görüp, DoktorAlp Bey'den "problem yok"u duymadan içim rahat etmiyor.
Asıl sınav önümüzdeki cumartesi günü. Ameliyatı yapan beyin cerrahımız hem MR'ı hem Umut'u değerlendirecek. Aynı soruları soracak, aynı cevaplara kızacak.  Umarım iyi geçer, umarım yüzümüz güler...
(fotograf: roni horn)

5 yorum:

  1. biz de geçen hafta ece'ye serum taktık (idrar yolu enfeksiyonu...), ilk takılan katateri 10 kaplan gücüyle, benim, annemin ve iki hemişirenin elinden kurtularak nerdeyse yırtarak çıkardı. İkincisinde artık o kadar yorgundu ki onu zaptetmeyi başardım. 6 saatten sonra da kolundaki şey artık bir katater değil sadece onun koluna konmuş bir kelebekti :)
    haftaya iyi haberlerinizi bekliyoruz

    YanıtlaSil
  2. iyi haberleri bekliyoruz merakla..sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Güzel haberleriniz için dua ediyorum.
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  4. Begüm Şebnem18 Ocak 2011 11:00

    Güzel haberlerinizi bekliyorum, dualarım sizinle.. Işık ve sevgiyle.. BŞY

    YanıtlaSil
  5. Umut ne güçlüsün sen ya, seninle gurur duyuyorum

    YanıtlaSil