23 Temmuz 2010 Cuma

uydur - kaydır

Türklerin yeni kelimeler uydurmaktaki ve anında yaygın şekilde kullanmaya başlamalarındaki yeteneklerine ben de ucundan dahil olduğumu üzülerek vede gülerek belirtmek zorundayım.
Hastanede kaldığımızda kemoterapi ilacına başlamak için oğlana saatler boyu serum takılıyor.  Ara ara da idrarından örnek alınıp laboratuara yollanıyor.  Eğer dansite yeteri seviyeye ulaşmışsa ilaca başlanıyor yoksa seruma devam.  Saatler hatta bazen tüm gün sürüyor ve üst üste, laboratuarın bulunduğu arada garip bir tünelle bağlanmış binaya idrar görürmek zorunda kalıyorum.   Ayağımda sabo ahşap terlikler, oda çok sıcak, tünel çok uzun ve soğuk, giyin soyun, oğlanı oradaki annelere emanet et, ya kusarsa, ya beni ararsa korkusuyla  koşa koşa laboratuara git teslim et, gerisin geri koş, sonra bir daha bir daha.

İdrarı da alan ben, enjektöre de çeken ben, teste de götüren ben, hatta bazen servisteki bilgisayardan sonucu okuyan da ben.  Yeterince hemşire yok ki yeterince hastabakıcı olsun.  Her anne aynı işlemi yapıyor, bir idrar trafiği var ki tarif edilemez.  Erkek bebek gene kolay, kızlar hem yerinde durmuyor hem çiş sürekli torbadan kaçıyor.   Hepimiz birbirimize, elimizde idrar torbalarının içindeki açık sarı sıvıyı göstererek  soruyoruz “bu yeter mi acaba?"   Yetmezse diğer çişi beklemek zorundayız çünkü. 
Sonunda bir yerlerden öğreniyorum eczanelerde satılan bir idrar ölçüm set olduğunu, laboratuara götürmeye gerek kalmadığını, kendi kendimize de bakabildiğimizi.  "Kaç paraysa alacağım, bu eziyet son bulsun!"  diye koşuyorum eczaneye.  Silindir bir kutu içinde 100 adet çubuk.  Çubuklarda bir sürü renk kutucuğu.  Daldırıyorsun idrara, değişen renklere göre istediğin sonucu öğreniyorsun. Oh ne rahat.  Başlıyorum kullanmaya.
Serviste görevli doktorlar zamanla öğreniyorlar bende çubuk olduğunu ama onlar İngilizcesini kulanıp "stick"  diyorlar.
Ara ara gelip benden başka hastalar için “annesi, stick var mı ?” diye soruyorlar.  Veriyorum.  Diğer annelerde istiyorlar kullanmayı, büyük kolaylık çünkü.  Bazısı satın alabiliyor, bazısı laboratuar seçeneğini kullanıyor, elimizden geldiği kadar paylaşıyoruz.  “Stick” bir efsane gibi kulaktan kulağa yayılıyor, ama  hasta yakınlarının dilleri dönmüyor, İngilizce bilen yok.
 Döne dolaşa "sidik çubuğu" oluveriyor ismi..  Herkes birbirine "sidik çubuğu" soruyor sonunda, ben bile.... Güzel Türkçemiz, I love you!
(fotograf: richard shiling)

2 yorum:

  1. çok güldüm yaaa :))) süper olmuş valla dönüşüm... gayet yerinde, isabetli daha ne olsun :))))

    YanıtlaSil
  2. ben de acayip güldüm, çok mantıklı ama, aslından da pek uzak sayılmaz. ha stick ha sidik:)

    YanıtlaSil