18 Nisan 2011 Pazartesi

mini rocker


 Bir zamanlar büyük adada kurulmuş bir üniversitede araştırma görevliliğine soyunmuştum.  İşi değil ama hocaları, mekanı, aileden ayrı yaşamayı sevdim. O koca koca hocalar, biz sefil asistanlar ve öğrencilerden bir kaçı ile güzel bir grup oluşturduk, tam 2 sene adada muhteşem vakit geçirdik. Ne kocam vardı o zamanlar, ne Umut ne gelecek planları. Koyverip gitmiştim kendimi, yüzüm güneşe dönük!
O grubun içindeki sayılı  öğrencilerin özgüvenine, kendilerini rahat rahat ifade etmelerine ve hayatı ciddiye almamalarına  imrenirdim. Hele aralarından biri vardı ki hayranlıkla seyrederdim. Ona ne kadar saygı duyduğumu, hayran olduğumu kendisi ile bunu paylaşamaz, yanlış anlaşılır diye korkardım. İzzy engelliydi. Koltuk değnekleri ile çok ama çok zorlanarak yürürdü. Vapurla adaya gelir, faytonla okulun olduğu tepeye çıkardı. Hiç hissettirmedi engelli olduğunu bize bir müddet sonra unuttuk bile hatta. çünkü kendini taşırken bir de gitarını taşırdı sırtında ve bir de yüzünde ki muhteşem gülümsemesini. Uzun saçları küpesi ve aksesuarları ile tam bir "rocker"dı. Müzik, sohbet, muhabbet, özgüven ve tüm bunların getirdiği arkadaş grupları, kızlar... Şimdi şimdi anlıyorum aslında İzzy'nin ne kadar güçlü olduğunu bugünlere gelmek için arkasında ne kadar emek olduğunu, annesinin, babasının çabasını.
Rock müzik sevdasına kapılan, babasıyla kafa sallayan, Queen çalınca "abii" diye bağıran oğluma, dün  aldığım "the doors" tshirtünü giydirirken aklıma geldi İzzy.  Umarım oğlumda onun kadar özgüvenli ve başarılı olur büyüyünce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder