26 Kasım 2010 Cuma

güzel havalar

Hafta sonunda hava güzel olacakmış, en sevdiğimiz aktivitelerden birini yapalım o zaman diye içimden geçiriyorum. Al puseti yanına, çık Belgrad ormanı yoluna. Tam 6 km. Oğlan çok seviyor, hem etrafı seyrediyor hem toprak yolda hoplayıp zıpladıkça eğleniyor. En güzeli de yürüyüş bitince hep beraber içtiğimiz sahlep!


Fırsat buldukça çıkıyoruz yürüyüşe. Hele Atatürk Arboretumu’na bayılıyoruz. İstanbul’da gördüğüm en güzel yer. Çok kalabalık olmadığı zamanlarda profesyonel koşucular dışında bizim gibi çocuklu, hele pusetli yürüyen aile sayısı çok az. Genelde de yabancı aileler var etrafta. Çocukların yaprak toplamasını, göle taş atmasını bir ağaç altında oturup seyreden veya bizzat onlarla beraber eğlenerek yapanlar çoğunlukla yabancı anneler.

Çevremdeki anne babalardan çok sık duyuyorum bu aralar "oyalama" sözcüğünü. Verilen terör alarmlarından, “çok kalabalık yerlere, alışveriş merkezlerine gitmeyin” çağrılarından birinde panikle “iyi de şimdi çocuğu nereye götüreceğiz, nasıl oyalayacağız?” diye sormuştu bir arkadaşım. Çocukla haftasonu geçirmek ne zaman “oyalamak” oldu? Ne zaman çok katlı alışveriş merkezleri çocuklar için ilk seçenek haline geldi? 13-15 yaş grubundaki ergenlerle yaptığım bir çalışmada en sık yaptıkları aktivitenin kanyon yada İstinye parka belli bir saatte kapıya aileler tarafından bırakılmak, belli bir saatte de alınmak olduğunu öğreniyorum. Ailelerin en güvenli buldukları, çocukların da arkadaşları ile buluşup sinemaya gittiği, vitrin vitrin dolaştığı, özgürce fast food yediği yerler bunlar. Konuştuğum kızlardan aralarında “marka” bilmeyen yoktu, benden çok daha doğru olarak tüm markaların koleksiyonlarını tek tek saydılar.

Oysa o yaşta bunları öğrenmeseler, bilmeseler keşke, büyünce zaten o alışveriş merkezlerine gidecekler, keşke aileler kültür merkezlerini güvenli bulsa, tiyatrolara konserlere gitseler, öğrenecekleri şeyler markaların adları, fiyatları değilde modern sanat müzesindeki ressamların adları olsa, orada resimler, heykeller yapsalar, yada yaprak toplasalar ormandan, kuru çiçek koleksiyonu yapsalar, bisiklete binseler babalarıyla orman yolunda…
Çok mu romantiğim?

(fotograf: robin schwartz)

2 yorum:

  1. Berrin dedi ki..

    Bizim gibi göle taş atsalar ,bayatlamış ekmekleri torbalar da biriktirip kuğuları besleseler,hangi park ta daha cok salıncak var dı diye pazar kahvaltılarında ailece tartışıp hangi parka gidileceğine karar verseler,piknik telaşına girip sepet hazırlasalar,sincapların peşin de koşsalar ,bale yapsalar,yüzseler ,scootera binseler(kaldırımlar ??),pre-solfej dersleri alsalar ??!! Bazen iyi ki buraya taşınmışım diye şükrediyorum :)) basit ama mutlu,huzurlu ve ROMANTİK yaşıyoruz :))))

    YanıtlaSil
  2. Berrincim iyi ki taşındın, eksileri de çok ama çocuk için düşündüğünde hep artı var hayatında

    YanıtlaSil