20 Mart 2012 Salı

tiyatrooo

Çok sevinçliyiz, tiyatroya gidiyoruz. Geçen haftalarda öğretmeninden gelen not üzerine programı yapmışız. Notta Umut’un okula gelen kukla tiyatrosunu çok sevdiği ve en çok eğlenen çocuklardan biri olduğu yazılıydı. Bir an önce müzikli danslı bir oyuna götürün Umut’u diye de belirtilmişti. Söz dinleriz biz, her zaman…

Kültür Merkezi evimize yürüyerek sadece 3dk olduğundan oyunun başlamasına 10dk kala evden çıkıyoruz. Umut tekerlekli sandalyesinde, keyfi yerinde. “tiyatroya gidiyoruzzz” deyince ben, “ya.ya” diye bağırıyor. Kapıdan girince kalabalığı fark ediyorum. “Asansörle 3. Kat” diyorlar. Asansörü beklerken biz suskunlaşıyor Umut. Herkes ona bakıyor, o asansörün kapısına. 3. Kata geldiğimizde insan seli ile karşılaşıyoruz. Ben Umut’u salona nasıl sokacağım, tekerlekli sandalyeyi nasıl geçireceğim diye düşünürken, bir görevli sandalyesiyle beraber Umut’u tuttuğu gibi havalandırıyor ve salona sokuyor, en ön sıraya getirip bırakıyor. Önce yan yana oturuyoruz. Sonra bakıyorum dudaklar sarkmış, el heyecandan kasılmış, kucağıma alıyorum. Gürültü var, müzik sesi çok yüksek, çok kalabalık … “bak diyorum birazdan buraya ağabeyler, ablalar çıkacak, oyun oynayacaklar, biz seyredeceğiz, çok eğleneceğiz” , “tamam” diyor, buraya kadar tamam “herkes alkışlayacak” bu tamam değil işte. Alkış kelimesini duyunca kolumu sıkıyor korkudan “biz de alkışlayacağız” diyorum. Işıklar kapanınca bir çığlık atıyor, sevmiyoruz birden karanlıkta kalmayı. Herkes bağırdığı için Umut’un çığlığı arada kaynıyor. Yanımda oturan kadın, dönüp Umut’un saçını okşayınca bizimki rahatlıyor, “abla” diye kadına şirinlik yapmaya başlıyor. Sahneye oyuncular çıkıyor. Komik kıyafetler giymişler, zavallı bir dekor var. Umut bakmıyor ama dinliyor. Kafasını bana yaslıyor, her an tetikte. Sahnedeki kadın oyuncu “ben şimdi kedi olacağım” diyor. Umut “ abla miyavvvv” diye bağırıyor. Sahnedeki erkek oyuncu “ben şimdi köpek olacağım” diyor, bizimki “abii hav hav” diyor. Dinliyor, gülüyor. Sahne aralarında ışıklar sönünce ağlıyor, yanınca susuyor. Işıklarda inadına yanıp sönme moduna getiriliyor, disko gibi oluyor ortalık, bir de müziği köklüyorlar iyice, bizimki avaz avaz. Çıkartsam mı acaba dışarı diye düşünüyor sonra vazgeçiyorum, tek başıma bu kalabalık salonda yapabileceğim iş değil. Benim de sabretmem gerek.
İyi ki sabrediyorum, çünkü sonlara doğru iyice alışıyor bizimki. Kafayı sallıyor, gülüyor, laf atıyor.
Birden ben daha ne olduğunu anlamadan bitiyor oyun. Aaa ne güzelmiş ya çocuk oyunu ya, hemencecik bitiyormuş.
Montunu giydirirken salon boşalıyor. Birden yanımızda 3-4 kadın beliriyor çocukları ile beraber. Hepsi ayrı ayrı “sevebilir miyiz?” diyorlar. Eğilip öpüyorlar, çocukları ile Umutu elele tutuşturuyorlar. “Yardım edelim” diyorlar, “beraber bindirelim asansöre.” Seviniyorum, hem de çok. Biz her cumartesi geliriz buraya yahu, hem de evimize yürüyerek sadece 3dk.  Oyunun adı neydi sahi?



3 yorum:

  1. ne iyi etmişsin.sadece umut için değil yetişen başka çocuklar için de farklılıklar zenginlik olarak algılasınlar diye en güzel ortamı sunmuşsun bilmeden.
    biz daha güzel bir ülke olacağız .duyarlı aklı selim çok güzel insanlar var bu ülkede.
    umuta ve sana sevgiler yolluyorum kucak dolusu.

    YanıtlaSil
  2. inanılmazsın. blogunun büyük bir kısmını sayfa sayfa bir çırpıda okudum. yeni mezun bir mimar sinanlı ve yeni anne olarak, tanışmak, yavrularımızı tanıştırmak dileğiyle.

    YanıtlaSil
  3. :))) super yaaaa!!!!!! bence muthis bir deneyim- ilk tiyatro deneyimimiz bizim de bir suru tatlı cıglıkla suslenmisti:))

    YanıtlaSil