14 Şubat 2012 Salı

hayata kaldığı yerden devam

Cuma günü üstümde annemin aldığı asık surat resmi olan t-shirt, iş yerindeyim. Umut babasıyla hastanede. Ertesi gün yapılacak ameliyat öncesi kan testleri ve değerlendirmeler yapılıyor. İçim sıkışıyor. saatler sonra haber geliyor, boğazdaki pembelik dışında bir problem yokmuş. Kendi doktorumuzu arıyorum " Umut'a pembelik koyar mı ya!" diyor "hem erkek adamda pembelik mi olurmuş?" gülüyoruz. Ameliyata hazırız.
Öğleden sonra annem arıyor, yaptırdığı testlerin sonucunu bana fakslıyor, buz kesiyorum, yazılanları anlamıyorum ama hissediyorum, ah annem!
Eve gider gitmez t-shirtü çıkartıp yırtıyorum. Sanki annemle ilgili aldığım kötü haberin sorumlusu oymuş gibi.
Düşünmemek için hızla valiz hazırlıyorum, benim Umutun, eşimin kıyafetleri, ilaçlar,  yiyecekler, MR filmleri, ufak bir kettle, kahve, şeker, karton bardaklar...Ve en önemlisi Umut'un şantına ameliyatta  takılacak olan parçayı yerleştiriyorum, bundan sonra içinde yaşayacağı bedenin ne kadar şahane olduğunu anlatarak, özenle,  siyah bir naylon torbanın içine...
Cumartesi sabah 5'te uyanıyoruz, 6 da hasta yatışın önündeyiz.  Bir sürü aile gelmiş, ufacık çocuklar, hepsi ameliyata alınacak sırayla..saat 11 de alıyorlar Umut'u. Yanaklarına öpücükler konduruyorum, babası yanında ameliyathaneye iniyorlar. Dualar ediyorum oğlum için, annem için, hepimiz için.
2 gibi getiriyorlar odaya. Kafasının yarısında saç var, diğer yarısında yok, kazımışlar, beyaz sargı bezleri ile sarmalamışlar, bir de beyaz file geçirmişler.  Çizgi film karakteri gibi olmuş,  "meşe palamutu" diyorum, eşim "imam efendi" diyor, gülüyoruz. Kafada 2 , boyunda 1, göbekte 1 kesik. Elimize çıkan parçayı küçük bir kavanoz içinde tutuşturuyorlar, kireçten boğum boğum olmuş, yine de 8 sene çok iyi dayanmış, kopmamış, tıkanmamış, idare etmiş.
Ağlamıyor, hatta konuşmaya çalışıyor, "al" diyor. Kucaklıyorum sıkıca, saatlerce beraber oturuyoruz, sakin sakin uyuyor, seviniyorum.
Gece anestezinin etkisi geçince ağrılar başlıyor, yine de ağlamıyor. Karın zarı kesildiği için yemek vermiyorlar.  Gaz sancıları gelince kasıyor kendini, sıkıyor, kıpkırmızı yapıyor, ter boşalıyor, kusuyor. Sonra kapatıyor, kendini adeta bayılıyor. Uyumuyoruz çünkü saat başı aynı şey tekrar ediyor. aklıma bin türlü şey geliyor. Eski korkular bir bir uyanıyor, kafamın içinde dolanmaya başlıyor.  Panikliyorum. Hemşireleri panikletmeyi de beceriyorum, nöbetçi doktorları ayağa kaldırıyorum. sabah olup da vizite  geldiklerinde içimdekileri kusuyorum adama.  Susturuyor beni, "aklınıza getirmeyin bunları, biz dr. olarak ağzımıza bile almayız bu söylediklerinizi, sakin olun" diyor.
Tüm pazar uyuyor Umut. sadece anneannesi geldiğinde açıyor gözlerini, "öp" diyor.  Annem ağlıyor, ben ağlıyorum. Ah annem!
Pazartesi neşeyle açıyor gözlerini, sanki hiç bir şey olmamış gibi, şarkı söylemeye, kahkahalar atmaya başlıyor. O kadar şaşırıyorum ki kattaki tüm hemşireleri çağırıyorum "Umut iyileşti" diye. Tekerlekli sandalyesine bindirip gezdiriyoruz koridorda. 3 gün sonra yemek yemeye başlıyor.
Salı sabahtan taburcu ediliyoruz. Doktorumuz "hadi, hayata kaldığı yerden devam" diyor. Tamam, söz dinleriz biz, yola devam.
Ama önce birazcık uyumam gerek.
(fotograf : Murat Germen)

5 yorum:

  1. sevgililer günün kutlu olsun...

    YanıtlaSil
  2. Umut'cuk, bak nasil atlattin ameliyatını. Annene soyle, icini ferah tutsun hep.

    Gerci, böyle söylüyorum da, anneni de çok iyi anliyorum.

    Kar yine gelecekmiş. Haydi "Ga" oynamaya!

    Güzel, kocaman gozlerinden öpüyorum.

    Munevver

    YanıtlaSil
  3. GEÇMİŞ OLSUN BU DA GEÇTİ KOCAMAN KOCAMAN ÖPÜYORUM Jonathan Livingstone nın MARTI'sı umut'u

    YanıtlaSil
  4. "Kaldığınız yerden" Umut'u ve seni takip etmeye devam : )

    YanıtlaSil
  5. Umut için çok sevindim umarım annenizle ilgilide kötü bir durum yoktur.Gelmiş geçmiş olsun ,Svg,

    YanıtlaSil