23 Ocak 2012 Pazartesi

soru

5 yaşındasın. Herşeyi aynı anda görmeye, anlamaya ve  tanımaya çalışıyorsun. Herşeyi soruyorsun, herkese soruyorsun.. Neden? Neden? Neden?  Annen sabırla cevap veriyor, yorulunca geçiştiriyor farkındasın ama yılmıyorsun, çünkü O herşeyi biliyor sanıyorsun.
Yine bir gün annenle beraber yolda yürürken karşına annesi ile beraber sen yaşlarda bir çocuk çıkıyor. Şaşırıyorsun çünkü bu çocuk senin binmeyi çoktan bıraktığın ve bebek olmanın bir ifadesi olan pusette oturuyor. "Çocuk pusete sadece bebeklerin bindiğini bilmiyor mu?" diye düşünüyorsun, "hem görüntüsü de farklı biraz. Neden acaba?" diye merak ediyorsun.
Hemen parmağını uzatıp olanca sesinle "Neden bu çocuk pusete biniyor?" diyorsun. Annen telaşla parmağını indirip, sorunu duymamazlıktan gelerek seni hızla çekiştirerek oradan uzaklaştırmaya çalışıyor.  Annen çocuğun annesine çok ayıp ettiğinizi düşünüyor.  Sana ne cevap verebileceğini bilmediğinden ne çocuğa ne de annesine bakıyor, seni duymamazlıktan, onları görmemezlikten geliyor.  Annendeki tedirginliği farkediyorsun ve soruna cevap alamıyorsun. Ortada garip bir durum var diye düşünüp negatif kodlanıyorsun.
Oysa karşınızdaki çocuğun annesi yok sayılmaktan çok sıkılmış. Günün birinde böyle davranılmasını "normal" karşılamaktan da korkuyor üstelik. Daha yolun başındayken mücadele etmek istiyor. Çocuğun annesi konuşmak istiyor. Diğer annelerle gözgöze gelip gülümsemek istiyor.
Annen bunları bilmiyor, tahmin bile etmiyor, çünkü ona da kimse öğretmemiş, anlatmamış, hiç engelli arkadaşı da olmamış. Halbuki biraz empati kurabilse sen sorunu sorunca "gel tanışalım arkadaşla" der seni çocuğun yanına götürür, annesine selam verir, önce seni tanıtır, sonra çocuğun adını sorar.  Böylece hayatında ilk defa engelli bir arkadaşın olur. O zaman sorunun cevabını belki çocuğun annesi, belki de çocuğun kendisi verir. Bir daha karşına engelli bir çocuk çıktığında aklına arkadaşın gelir ve aranızda aslında bir iki organı kullanamamak dışında bir fark olmadığını ve aslında bunun da hiç önemli olmadığını hatırlarsın.
Ama ne yazık ki annen seni oradan çekiştirerek götürdüğü için bu şansı kaçırıyorsun.
 Hızla büyüyeceksin ve zamanla "engelli" olmanın ne olduğunu öğreneceksin. Ama engelli tanıdığın hiç kımse olmadığından ve bilgilerin de doğu kültürünün, kaçınılmaz arabesk tınısına sahip olaağından, kafanda sakat olmakla acınacak durumda olmayı bağdaştıracaksın.  Ne yazık ki!

2 yorum:

  1. Ayşincim, durumları bu kadar güzel özetleyebiliyor olman beni gerçekten etkiliyor. Seni seviyorum.

    YanıtlaSil
  2. tamamen düşündüğümüz yaşadığımız şeyleri yazmışsın ama senin gibi olmayan annelerde var bizi bu durumlara getiren kınamak değil amacım ortaokula başladığımda yan apartmanda arkadaşlarım vardı her tanışma esnasında öğretmenlere adlarını söylerler 4 kardeşiz derlerdi yıllarca öyle bildik taki bigün balkon penceresinden yatağın üstünde oturan ve sürekli gülen biriyle karşılaşıncaya kadar ne olduğunu bile anlamadan perdeler çekildi meğer 5. kardeşleriymiş ben onu ne sokakta ne balkonda hiç görmedim halbuki hemen yan apartmanımda varlığını bile bilemedim çünkü hep saklanmak zorunda kalmış . sonra benim üçüzlerim oldu hamileyken öğrendim mirzacıkda dudak yarığı olduğunu ben derin bir ohh dedim şükrettim herkes panikledi sonra doğdu ben boy boy resimlerini çekerken herkes dur yapma çekme böyle bilmesin hatırlamasın kendini dedi ameliyat olacaktı 4 aylıkken o zaman çekersin dedi ben her resim karesinde ilk 4 ayını nasıl geri getireceğimi bir türlü anlatamadım onlar söylendi ben çektim .demem oki insanların kafasında oluşturdukları resmin bozulmasının büyüğü küçüğü yok herşey kusursuz olmalı bilmem belki bende birzamanlar öyleydim etrafımda engelli arkadaşım yoktu ama seni okudukça nasıl davranmam gerektiğini bunu etrafımdakilere nasıl aşılamam gerektiğini biliyorum . ve senin her yazınla her mücadelenizle ben biraz daha iyi bir anne olmayı öğreniyorum .

    YanıtlaSil