19 Eylül 2011 Pazartesi

trafik

İstanbulda trafik hep kötü, her zaman kötü. Artık saat mevhumu da kalmadı. Hafta sonu, hafta içi, öğlen , akşam, fark etmiyor, her zaman kapalı. Gidecek, görecek çok yer var, yemek yiyecek, iki kadeh atılacak yer sürüyle ama gidilemiyor, gidilse de dönülemiyor bir türlü. Araba derdi, dün beni gerdi!

Arnavutköy’de balık yiyelim dedik, zaten Ulustayız, yürüsek gideriz de yokuş aşağı, dönmek zor. Sevdiklerimizle beraber 2 araba yollandık, valeye teslim edildi anahtar zaten başka çare yok, istesen de istemesen de arabayı vereceksin, İstanbul’un yan etkisi… Yemek yedik, sohbet ettik, oğlan kucakta biraz gezindik, biraz kaldırım aştık, puset sürmek mümkün değil, yürümek dahi zor zaten. Sonra geri dönüş faslı başladı. Daracık bir köşede, kaldırım kenarımda, bekliyoruz ki arabamız gelsin, evimize dönelim. Eşim yoruldu oğlanı kucakta taşımaktan, oğlum sıkıldı kucakta olmaktan, yere indirdik. Ben omuzlarından tutuyorum, o sabit bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor. İlk 15 dakika eğlendi, yanımızdan geçen arabalar, gürültü, farlar çok dikkatini çekti. İlk araba geldi, ailemizin diğer kısmı gitti, biz bize kaldık. Fakat sonra Umut yoruldu, dik duramamaya başladı, dizleri kırıldı. Oturacak yer yok, kucağa almam zaten mümkün değil. Araba bir türlü gelmedi yarım saat geçti biz aynı köşede, aynı noktada bekledik. Tam önümüzdeki kaldırımda ise bir sürü masa, masalarda insanlar akşam yemeklerini yiyorlar arada bana ve Umut’a yan gözle bakıyorlar.
Tam da “offf yeter artık” demeye başlayacağım anda yanımda yabancı bir adam belirdi. İngilizce olarak, “uzun zamandır bekliyorsunuz, çocukta yorulmuştur, lütfen masamıza buyurun, oturarak bekleyin arabanızı” dedi. O anda anladım aslında oturmaya ne çok ihtiyacım olduğunu, ve teklifin ne kadar ilaç gibi geldiğini. Bin bir teşekkürle masalarına gittik, Umut’la ikimiz. Çok tatlı Amerikalı bir aile, araba gelene dek havadan sudan, trafikten konuştuk. Hiç Umut’u sormadılar. “Nesi var?” demediler, “geçmiş olsun, işiniz de zor” gibi laflar veya yüz ifadeleri kullanmadılar. 5 dakikalık bir paylaşımdı ama her şey olması gibiydi. Ben memnundum, Umut memnundu.
Peki onca zaman ara ara bakıp bizi seyrederek yemek yiyen yurdum insanı niye bizi yanına çağırmadı, oturmamızı teklif etmedi de yabancı bir aile bunu yaptı?
Rahatsız olurum, acınmış gibi hissederim diye mi uzak durdular?
Psikolojileri bozulur diye mi masalarına çağırmadılar?
Medeni nasıl olunur bilmedikleri için mi hiç bir şey yokmuş gibi davrandılar?
Bilmiyorum ama bu trafikten çok daha can sıkıcı…

1 yorum:

  1. Berrin der ki.. Iste bu yuzden Isvicre .'ye gelin,yerlesin istiyorum!! Ne trafik var ne de medeniyetsiz insanlar ! Oncelikler ve mutluluklar cok farkli ..kaliteli ve insan oldugunu hissettigin bir yasam var..keske dedigim gibi gelip yerlesmeniz de bu kadar kolay olsa :((

    YanıtlaSil