20 Ekim 2010 Çarşamba

bir "aferin" beklerken...

Karşımda kocaman bir adam oturuyor, masalara sığmayacak kadar kocaman. Bir çok dil biliyor, dünyanın en acayip yerlerinde tekrar tekrar yaşamlar kurmuş, ayakta durmayı becermiş kocaman bir adam. 35 yıllık hayatına 3 yaşam sığdırmış, kimselere kolay kolay nasip olmayan.  Ama sanki küçücük, hiç büyümemiş bir çocuk gibi,  saçı okşansın isteyen, hep onay bekleyen, sevilmek için didinen...Gözlerini karşıya dikip anlatmaya başlıyor birdenbire. Babasının ne kadar mükemmeliyetçi olduğunu, yaptıklarını hiçbir zaman yeterli bulmadığını, sürekli ondan bir şey olmayacağını hissettirmesini, ve bu yüzden kendisinin hiç durmadan koştuğunu o çok yükseklerdeki çıtayı yakalamaya çalıştığını.  Beni en çok sarsan ise babasının haklı olduğunu söylemesi, kendine yapılan hatayı kendi üzerinde uygulamaya devam etmesi, babasını bir ilah gibi görmesi
Engelli olmak sadece fiziksel olmuyor, insan ruhen de engelli pekala olabiliyor. İşin kötüsü bunu en yakınları yapıyor.  Hayatını ruhu engelli olarak yaşamak  fiziksel engelli olarak yaşamaktan çok daha zor belki de.
Herşey ailede başlıyor, ailede bitiyor. Çocuk yetiştirmek hiç kolay değil ve herkesde çocuk sahibi olmak zorunda değil,  keşke bunun da bir imtihanı, bir aşaması olsa......
(fotograf: arnold odermott)

1 yorum:

  1. yaa sasiracaksin ama ben de hep boyle dusunurum..biolojik olarak anne babalik yeterli olmamali...genetik bir kodlama..labrat. incelesi ile tespit edilemez mi.. bu isin de bir ehliyeti olmali :-)

    YanıtlaSil