14 Ağustos 2011 Pazar

Karadeniz

Havada sis, kara duman, paçalarımız ıslak, ayaklarımız çamur içinde, üstümüzde polarlar, şapkalar, niye eldiven almadım diye hayıflanmalar, sırtımızda Umut, Umutta bir şarkı,  yüzünde bir gülümseme, çığlık çığlığa sevinç içinde, yaylalardayız...
Ya sırtta olacak, ama sırttaysa da yürünecek , ya yere basacak, asla oturmayacak.  Yollar düzgün değil, taşlık kayalık, olsun yürünecek, yokuş çıkılacak, yokuş inilecek. 
Yanımızdan buzağılar,  amcalar, teyzeler geçiyor, başını okşuyor oğlanın, "tedavisu var midur?" diye soruyorlar, "allah şifasını versin!"diye ayrılıyorlar yanımızdan. Umut o kadar coşkulu, o kadar neşeli ki, kimse üzgün durmuyor yanımızda, bu soruları sorarken bile gülüyorlar, çünkü Umut gülüyor, ben gülüyorum. Yayla evlerinde misafir ediliyoruz, hiç tanımadığımız teyzeler kendilerine "ilaç niyetine" ayırdıkları ballardan kaşık kaşık oğlana yediriyorlar.  Muhlamaları,  parmak kalınlığında kaymağı olan yoğurtları "oohhh" diyerek şapırdata şapırdata yiyor.  Ağzım açık seyrediyorum, iştahı yaylarara geldiğimizden beri çok açık.
Her zamanki saatinde de uyumuyor, direniyor çünkü o saatlerde tulum çalıyor Koçira'daki abileri, şarkı söylüyor hep bir ağızdan, saz çalıyorlar. Benimki sanki Karadenizli, sanki tulum sesiyle açmış gözünü dünyaya, dans ediyor, kafa sağa sola, kollar yukarıya, arada "aabiii" diye bağırarak!
Abileri, yani Koçira'nın asları benden çok sarıp sarmalıyor Umut'u. Kucaklarından indirmiyorlar, öpmeye doyamıyorlar,  yeni kelimeler öğretiyorlar, oyunlar oynatıyorlar, gece olupta uyumuşsa benden önce kendileri gidip bakıyorlar odaya rahat mı diye. "Git" diyorlar bana "biz bakarız buna" ,  "eminim" diyorum, "seneye geldiğimde bu zamanda, horon teperken bulacağıma..."
Yine gözyaşı, yine ayrılık zamanı, o meşhur salıncakta aile fotografı..
Dönüş yolunda Sümela manstırına uğruyoruz, Oğlan sırtımızda, tırmanıyoruz yokuşlardan, dik merdivenlerden. Ne kadar büyülü bir yer, bambaşka bir dünya.  Tam meydanında oturuyoruz manastırın, Umut'la karşılıklı. "hadi" diyorum "dua edeceğiz şimdi, sen arkamdan tekrar et dediklerimi" tamam diyor kafasıyla , dikkatle dinliyor beni. "allahım ve bizi koruyan tüm güçler", "dıgıl dıgıl dıgıl" diyor arkamdan hiç sektirmeden, tüm duamızı ediyoruz böyle "dıgıl dıgıl"larla birlikte, "amin" deyince ben sonunda, yolluyor kocaman öpcüğünü "muaaahh" diyerek, tamamlanıyor duamız,  bitiyor karadeniz maceramız.
Seneye kavuşuncaya dek...

1 yorum: