Dün kardeşim gibi sevdiğim arkadaşım ve onun dünyalar güzeli 3 yaşındaki kızı ile Nişantaşı’nda tesadüfen karşılaştım. Sokaklarda beraber yürürken annesinin elini tutuşuna baktım, karşıdan karşıya geçerken gözlerindeki ifadeye, yemek yiyen minik ellerine, bardağı tutuşuna, lahmacunu kıvırıp ısırmasına, masaların arasında dolaşmasına. Bunların hiçbirini oğlumla yaşamadım, hayal ettim nasıl oturur burada, nasıl tutar elimi, bu lokantada hangi yemeği sever, hangisini sevmez diye. Sonra kızdım kendime beni tutan ne diye. Puseti geçiremeyeceğim kadar yüksek kaldırımlar mı, aralarında yürüyemeyeceğimiz kadar yoğun kalabalık mı, binanın merdivenleri mi? Zorlanırım ama pekala olur. Pusette giderken de elimi tutabilir, bu masada mama sandalyesinde oturabilir, bu yemeği değil ama çorbaları pekala içebilir, biz sohbet ederken aynı Mina’nın yaptığı gibi bizi dinleyebilir Umut. Hüzün de mutlulukta insanın kendine koyduğu sınırlarla alakalı. Aynı cennetin de cehennemin de bu dünya da olduğu, insan hangisini seçerse onun içinde yaşadığı gibi…
(resim:andrew myers)
çok güzel yazmışsınız. duygularınızı anlıyorum, sizi ve oğlunuza kocaman sevgiler...
YanıtlaSilgorki
Yaşa be Ayşin.... İşte bu kadar....Hadi Nişantaşıda buluşalım... Puseti kaldırımlara çıkartırken sana yardım edeceğim...Söz....
YanıtlaSilHep beraber Umut'un en çok sevdiği çorbadan içeriz....Lahmacunu boş ver....
Sevgilerimle
Alev Balta
Ne güzel yazmışsınız :)
YanıtlaSilben de gelebilir miyim?
YanıtlaSilhadi hep beraber Nişantaşına gidiyoruz! Çorbalar benden !!!!
YanıtlaSilsen 'haydi' de, biz uçalım. sonrasında konaktan bezeler de benden!
YanıtlaSilIste budur :)
YanıtlaSilDaha onceki yazilarinizdan birinde Serkan ve annesinden bahsetmistim.
Bugun basarisiyla blogumun konusu oldu Serkan ,o kadar gurur duydum ki hem onunla ,hem de annesiyle anlatamam
http://canims.blogspot.com/2010/11/sevinc-gozyaslariyla-yazilmis-bir.html
Yeliz hanım, çok güzel bir yazı, özellikle uçak hikayesine bayıldım! paylaştığınız için teşekkür ederim. Serkan'ı da ayrıca tebrik ederim
YanıtlaSil