27 Aralık 2012 Perşembe

sus


Umut ritm tutuyor, sevdiği müzikler çaldığında neşelenip çığlık atıyor, kafasını ve kollarını öyle doğru yerlerde sallıyor ki şaşıp kalıyoruz.
Yine böyle yüksek sesli müzik dinlediğimiz günlerin birinde  babanın gözünden bir damla yaş aktı. "ahhh" dedi "ahh keşke...."
"sus" dedim "tamam anladık, keşkesi yok bu işin, olay budur" "keşke böyle olmasaydı daha mı iyi olacaktı bilmiyoruz, o zaman başka bir şeye daha keşke deyip demeyeceğimizi de bilmiyoruz, o yüzden sus!"
Biz susuyoruz, oğlan coşuyor, müziğin sesini biraz daha açıyoruz...

mektup

fazla söze gerek yok, hayranlıkla izlediğim Şafak Pavey anlatmış zaten.. Umarım kuma yazılmış bir yazı gibi yok olup gitmez...


CHP Milletvekili Pavey’in Erdoğan’a mektubu...


"Sayın Başbakan,
Engelli biri olarak ayakta kalmak için diğerlerinden iki kat enerji harcamaya, toplumda bir yük gibi algılanmamak için güçlüklerimi hiç yansıtmamaya çalışan biri olarak, obur bir hevesle sürdürülen aşağılamalara, hükümetin ve özellikle maliye bakanlığının büyük küresel mücadelelerle edinilmiş ve ülkemizde de (yetersiz bile olsa) yasalarla tanımlanmış engelli haklarının, kurnaz yönetmeliklerle geri almasına bile alıştım. Hatta defalarca makamınıza başvurmuş olmama rağmen, meclisin erkeklerle aynı tuvaleti kullanmaya devam eden tek engelli kadın milletvekili unvanını taşımaya bile teslim oldum. Utanca dair temel ilkelerimizin hayli farklı olduğunu bilenlerdenim. Ancak bazı değiştirilemez utanç sahaları vardır ki, bunlar sizlerin ve bizlerin başını ortak olarak yere eğecek kadar hicap yüklüdür.
Utanç veren tweet
En utanç vereni ile, engellilere karşı yazısız bir yasa kadar köklü yerleşmiş olan önyargı ve nefretin resmi olanıyla bir tweet üstünden karşılaştım;
Malatya AKP Gençlik Kolları MYK üyesi Melik Birgin bana şu tweeti gönderdi: “Allah bir bacağını almış, hala küfürden uyanmazsın, nedir bu inatçılık!”
Hayatımda hiç görmediğim birinin, küfür uykusuna devam ettiğimi söyleyebilecek cüreti bulabilmesi, muhtemelen bunu söylemiş olmasından kazandığı sosyal itibardır. Kendisine ancak bu sosyal destek; hayali ilahi günahları bedensel cezayla tehdit edebilmenin kibrini verebilir. Bu arada şükür ki, bu düşkün itibarı paylaşmıyoruz.
Midemi bulandıran, sözlerden tüten ağır nefret kokusu değil. Beni ürküten nefretle yaşayanların, kendi yaptıklarının doğru olduklarına inanmaları… Onaylamasam da bunu bile anlayabilirim. Bizim gibi, çatışmaları ideolojilerden yürüyen toplumlarda yerleşik nefret algısının birbirini kabule dönüşmesi uzun çağlar alabilir.
Ancak burada sorun; tweeti gönderen ayrımcı fanatiğin partiniz yöneticilerinden biri olması. Ve nefretini yüz binlerce kişi okumasına rağmen resmi görevine devam edebiliyor olması…
Ülkemin bütün engellileri adına
İktidarınızda bütün sisteminizi rövanş üstüne kurdunuz. Vaktiyle kin çetelesi tuttuklarınızın yanında, hak ve adalet savunucusu olarak duranların hiç telaffuz edilmiyor olması, bende ahlak yozlaşması ve güç tapınmasını dönüştürmeye değil, makamların el değiştirmesiyle ilgili olduğunuz zannı uyandırıyor.
İslam’a karşı nefret suçu için BM ye başvuracağınızı açıklamalarınızdan öğrendim. Ancak partinizin yerel bir üyesinin küstah tweetine karşı bir uygulama yapmazsanız, insanlığa karşı işlenmiş suçlardaki en güçsüz ve en sessiz çoğunluğa karşı ahlaki borcunuzu yerine getirmeyip, sadece sempati bağlarınız olan nefret suçu mağdurlarına karşı hassasiyet gösterdiğinizi düşüneceğim.
Sizden ricam şahsımda kimlik olarak temsil edilen ülkemin bütün engellileri adına AKP Malatya Gençlik Kolları MYK üyesi ayrımcı fanatiği görevinden, tam da bu nedenle almanız… Belki bunu yaparsanız nefret suçlarına karşı tavizsiz bir samimiyet başlangıcını seçmeninize gösterebilir ve bundan sonra partinizde bu tür yaklaşımlarda bulunanlara karşı insanlığın ortak değerleri konusundaki yaklaşımınızı sunmuş olursunuz.
İnsanlığa ödenmesi gereken borç
Bunu sizden milletvekili olarak değil: hayatı boyunca baş örtülü kızların eğitim hakkını, inanç özgürlüğü hakkını, şahsınızın siyaset yapma hakkını, 28 Şubat döneminin bütün haksızlıklarına şimdi değil, tam o sırada çevrenizde bugünkü dalkavuklarınız yokken açıkça ve bütün riskleri ile karşı çıkmış insan hakları savuncusu bir seküler olarak istiyorum.
Vaktiyle siyasi hayatınıza karşı yürütülen kampanyada sizden ikbal ve imtiyaz beklemeden, ikbal ve imtiyaz ihtimallerini (ne yazık ki ülkemizde pek alışkın olunmayan biçimde) reddeden biri olarak istiyorum.
Bunun bana değil, insanlığa ödenmesi gereken bir borç olduğunu düşünüyorum.

Şafak Pavey, CHP İstanbul Milletvekili"

12 Aralık 2012 Çarşamba

umut daire çiziyor

:)

ve Monet'i gören Umut gaza gelir ...

düş bahçeleri

bir varmış bir yokmuş, çok evvel olmayan zamanın birinde Monet isimli bir ressam, bu ressamın da çok güzel bir bahçesi varmış. O kadar büyükmüş ki bu bahçe, ressam neredeyse ömrü boyunca bu bahçeyi çiz çiz bitirememiş.  Nilüferleri, salkım söğütleri, köprüleri ayrı ayrı ışıklarda resmetmiş, birbirinden değerli tablolar ortaya çıkarmış. 
Aradan seneler seneler geçmiş, bu tabloların olduğu bir sergi taaa İstanbul'a gelmiş.
Umut bugün okuluyla beraber bu sergiye gidiyor.  Biz zamanlar içinde CPli bir çocuğun yaşadığı, atlı köşke... Metin Sabancı adını verdiği okulun öğrencileriyle eski evinde buluşsa keşke... Monet'nin düş bahçelerinde, morlar, yeşiller arasında gezseler beraber, ne güzel ...

8 Aralık 2012 Cumartesi

Aslı Dinçman'dan mail

Aslı Dinçman'dan mail geldi bugün. Paylaşmadan edemedim.
Blogda daha önce bahsettiğim, hatta yazılarını yayınladığım biri Aslı Dinçman. Hayatın bize sunduğu mucizelerden biri...
"pes" dedirtecek pişkinlikte biri tarafından huzuru kaçmış, neşesi bölünmüş.  Çok basit gibi görünen ama aslında çok önemli olan bir olay bu.  Bir engellinin, bir insanın yaşama, sosyalleşme hakkına saldırı.
işte hikayesi


Bir engelli nasıl ENGELLENİR?
  Geçenlerde dayımla Hatay caddesinde kahve içelim diye çıkmıştık.Bu olayı dayım hikâye etmişti:
 O heyula gibi araç kafamda bir şekilde yer etmiş. Aradan birkaç gün geçti… Annemle bir sabah acilen dışarıya çıkmak için engelli park yerindeki arabamızın yanına geldiğimizde bir aracın çıkmamızı engelleyecek şekilde park ettiğini gördük. Bir de ne göreyim, dayımla beni kaldırımda sıkıştıran araç değil mi? Bu kadar tesadüf anca bizim ülkemizde olur dedim.
 Aracımızı çıkaramadığımız için annem beni gideceğimiz yere taksiyle götürdü. Bu arada trafiği aramıştık. Biz yokken gelmişler, araç sahibi her nasılsa araç sileceğine telefon numarasını bırakmış, polisler arayıp çağırmışlar. “Engelli aracı engellediniz ( ! )” demişler.
 Eve döndüğümüzde heyula araç ortada yoktu, fakat bizim arabanın sileceğine bir not iliştirilmişti. Not aynen şöyleydi:
 “Park yeri var da, bizler mi duyarsızız? Polisi arayacağınıza bütün bilgiler arabanın önünde mevcut. Tel açmanız bir dakikayı bulmaz, herkes bu ülkede bencil olmamalı, şikâyet kötü bir davranıştır.”
Anneme dayımı arattım: “Bizim kaldırımların efendisi bugün yine görev başındaydı dayıcım.” diyerek kısaca olayı özetledim. Dayım, acı acı güldü, ardından birkaç kelime söyledi. Duymazlıktan geldim…
 Bir deyim vardır: Hem suçlu hem güçlü. Bu da o hesap…
 Aslı Dinçman
08.12.2012

7 Aralık 2012 Cuma

selam



uzun süre yazmadım, kendimi biraz sakladım.  biraz dinlendim. sağı solu dinledim.

Umut "okul, okul" diye uyanınca yataktan,
eline kalemi alıp yardımla da olsa daire çizince, 
öğretmenine "abicim" diye seslenince,
bardaktan su içmeye başlayınca,
 yeni kelimeler çıkınca ağzından sevinçten havalara sıçradım.

Engelli aracımızı park ettiğimiz yeri komşularımız işgal ettikçe,
oğlumun yaptığı mucizeleri arkadaşlarıma anlattığımda onlardan "ahhh canımmm" diye tepkiler geldikçe,
istediğim medikal cihazı sipariş verirken "engelli kardeşlerimiz için girdiğimiz bu yolda...hayır dualar için.... " diye başlayan cümleler duyunca,
 başbakan eşinin "keşke tüm engelliler down sendromlu olsa..." ile başlayan konuşmasını basından okuyunca,
yeni başvurduğum özel sağlık sigortasının Umut için belirlediği yıllık primi öğrenince  onlar adına utançtan yerin dibine girdim.

Tüm bunların arasında denge aradım, denge...


tekrar yazarak bulmayı istiyorum dengeyi, paylaşarak...
yokluğumda bizi merak eden, arayan, soran, mail atan herkese binlerce teşekkür
özet; herşey yolunda :)